15 Eylül 2012 Cumartesi

Zombi Kültü: Doğuşu ve Yayılması

wake up zombies

Bu yazımda dilimin döndüğünce size Zombi kültünün ne olduğunu, kaynağını ve yaygınlaşmasını olabildiğince yalın bir şekilde anlatmaya çalışacağım. Zombi kelime anlamı olarak öldükten sonra tekrar dirilmiş/diriltilmiş kişi manasında kullanılır. Çeşitli Afrika dillerinde ölümsüz olan-ölümsüz insan (İngilizcedeki “undead”in değişik bir versiyonu) manasına gelir. Günümüz sinema kültüründe ise zombi kelimesinin karşılığı “yaşayan ölü” veya “yürüyen ölü”dür.

Haitili bir vodunon
Zombi mitinin kaynağı tam olarak bilinmemekle beraber Voodoo’nun Afrika’da ilk ortaya çıkışından beri var olduğu düşünülmektedir. Afrika kültürünün bir parçası olarak doğmuş olsa da dünyanın birçok coğrafyasında benzer mistik karakterler bulunmaktadır.(Örnek olarak Türk kültüründeki Hortlaklar, Zombilere benzer varlıklardır.)
Zombi miti, Afrika’nın önemli dini inançlarından biri olan (Özellikle
Haitili bir vodunsi
Batı Afrika’da yaygındır.) Voodoo’ya dayandırılmaktadır.
Voodoo inancına göre, voodoo rahibi (mambo, bokor ya da vodunon) veya rahibesi (vodunsi) çeşitli ayinlerle ölüleri diriltebilir ve dirilen kişinin bilinci yerinde olmadığından onu dirilten rahip veya rahibe kontrolü altında istediklerini yaptırabilir.




Haiti'de bir voodoo ayini.

Bilinen ilk zombi vakasını Amerikalı antropolog ve folklorist Zora Neale Hurston kaydetmiştir. Hurston,1936 da (bazı kaynaklara göre 1937’de) bir araştıma için gittiği Haiti’de bölge halkının anlattığı son derece ilginç bir olaya şahit olur.

Anlatılanlara göre, Felicia Felix-Mentor isimli
Zora Neale Hurston
bir kadın 1907 yılında 29 yaşında bir hastalık yüzünden ölür ve çeşitli dini ritüellerle defnedilir. Fakat ölümünden yaklaşık 30 yıl sonra bölge halkı Felicia Felix-Mentor’u bilinçsiz şekilde sokaklarda gezerken bulurlar. Bölgede yaşayanlar önce yolda bir kadını çıplak -veya yırtık kıyafetlerle- bilinçsiz bir şekilde yürürken görüp buna anlam veremeseler de eski bir çiftliğin yolunu tutan bu kadının (çiftliğin sonradan bir zamanlar Felicia’nın babasının olduğu anlaşılmış) kimliği kocası tarafından tespit edilmesiyle olay farklı bir boyut kazanır. Hastaneye yatırılan Felicia’nın doktoru durumunun çok garip olduğunu zaman zaman öfke patlamaları yaşadığını ama genel olarak duygudan yoksun ve bilinçsiz bir yapıda olduğunu raporlamış.

Felicia Felix-Mentor


Zora Neale Hurston bu konuyla ilgili bölge halkından daha fazla bilgi almak istese de bölge halkı ona bilgi vermekten çekinmiş. Hurston, Felicia’yı fotoğraflayarak bu durumu belgelemiş fakat bu durumun bir ilaç etkisinde gerçekleştiği konusundaki inancını da bu konu hakkında yazdığı Tell My Horse kitabında belitmiştir

Yine Haiti’de benzer bir olayla karşılaşan Kanadalı etnobotanist Wade Davis yayınlandığı iki kitabında da (The Serpent and the Rainbow (Yılan ve Gökkuşağı) (1985) ve Passage of Darkness: The Ethnobiology of the Haitian Zombie (Karanlığın pasajı: Haitili zombilerin etnobiyolojisi) (1988)) zombilerle ilgili yaptığı araştırmalarını yayınlamıştır.
Wade Davis’in yaptığı bu araştırmalar Felicia Felix-Mentor olayına benzer bir olay olan Clairvius
Wade Davis
Narcisse’in de benzer bir deneyim yaşadığını göstermektedir. Clairvius Narcisse 2 Mayıs 1962’de iddialara göre öldükten hemen sonra voodoo rahibi tarafından verilen bir ilaçla diriltilerek zorla şeker plantasyonunda (ekiminde) işçi olarak kullanılmıştır.

Clairvius Narcisse
Bokorun bunu bir çeşit ceza olarak Narcisse yaptığı da söylenceler arasındadır. Bokor’un ölümünden sonra verilen ilaç (Wade Davis tarafından “zombi tozu” olarak da adlandırılır) yavaş yavaş azaltılarak Clairvius Narcisse’nin eski bilinçli haline döndüğü (ilacın çok kuvvetli olduğu ve genelde çok büyük beyin hasarlarına yol açtığı düşünülmektedir) ve bilinçsiz geçen 16 yılın ardından ailesine kavuştuğu da iddialar arasındadır. Batılı folkloristlerin bu araştırmaları yapmaları zombi kültünün sadece Afrika’da kalmak yerine tüm dünyaya yayılmasına özellikle de batı kültürünün çok benimsediği bir mit haline gelmesine neden oldu.




Anadolu coğrafyasındaki hortlak mitide zombi mitinin bu coğrafyaya yansımış halidir. Osmanlıca'da kullanılan namevt kelimesi o dönem zombileri, vampirleri ve hayaletleri kapsayan ve bu tarz yaratıklar için kullanılan genel bir isimdi. Anadolu coğrafyasında geçmişten günümüze hala taşınmış bir mittir. İnanışa göre ölüp mezara gömülen kişin tekrar dirilerek gelip çoğunlukla üzerlerindeki kefenleriyle dolaşan, yavaş yavaş çürümeye başlamış uğursuz varlıklardır.

Eski Türklerde de savaş dışında ölen kişiler Göktanrı tarafından Uçmak'a alınmazlar. Yine eski Türklerin inanışlarına göre hortlaklar, canlıyken kızdıklarına kötülük yapabilir, at binebilir, normal insanlardan daha hızlı koşabilir, silah kullanabilirlerdi.
Türk inanışında genellikle hortlakların erkek olduğu kabul edilir dişi hortlaklar ise genelde cadı olarak adlandırılır. Günümüzde hala eski inanışlardan kaldığı düşünülen mezarlık yakınlarından geçerken dua etmek alışkanlığı, geçmiş dönemlerdeki hortlak saldırılarından korunmak için mezarlık ve tekinsiz yerlerin (çünkü hortlakların mezarlıklarda, ıssız yerlerde, eski evlerde ve tekinsiz yerlerde olduğuna inanilir) yakınından geçerken dua etmek gerektiği inanışından kaynaklandığı düşünülmektedir. Hortlakların zaman zaman hayvan kılığında gezdiğine, genellikle geceleri dolaştıklarına inanılır. Aynı zamanda hortlayan kişilerin ahiretten kovulduğu için geri geldiği ve zor ölen kişilerinde daha kolay hortladığı inancı yaygındır. Bunun sebebinin dünyada bitmemiş işlerinin kaldığından olduğu da söylenceler arasındadır.

Azerilerdeki hortdan mitide anadolu coğrafyasındaki hortlak mitine benzerlik gösterir. Genel olarak birinin ölüp vampir olarak dirilmesi inancını içerir. Adeta vampir mitleriyle zombi mitlerinin bir karışımı halindeki yaratıklardır. Hortdan ismi hortlamak(dirilmek) kelimesinden türemiştir.

İskandinav mitinde bir Draugr tasviri
İskandinav yarım adasındaki yaygın olarak görülen mitlerden biri olan Draugr'da bir çeşit zombi olan yaratıklardır. Draugrlar genel olarak hayaletlere benzer yaratıklar olarak kabul edilseler de öldükten sonra mezarlarından dirilmeleri bir çeşit zombi inancı olduğunu göstermektedir. Graugrlar daha efsanevi yaratıklardır. Onların geleceği görebildiği, şekil değiştirebildiği gibi özel yeteneklerinin olduğuna inanılırdı. Draugrlar genellikle eskiden yaşadıkları eve ve ailesine saldıran yaratıklardır. Bu yüzden draugrların dirildiğinde eve dönememesi için tabut 3 farklı yöne götürülürdü -ki dirildiğinde yolu bulamasın diye. Bir insanın draugr olarak dirilmemesi için öldükten sonra üzerine açık şekilde makas konulur ve dirilse de yürüyememesi için ayakları bağlanırdı.

Yine iskandinav mitinde Haugbui de draugrun farklı bir versiyonudur. Fakat haugbui mezarından çıkmaz mezarının içinde yaşardı. Sadece mezarının yakınındakilere saldıran varlıklardır.

Uzakdoğu kültüründeki (Çin, Japon ve Kore kültürü) Jiang Shi miti de bir çeşit zombi mitidir. İnanışa

Uzakdoğu mitinde bir Jiang Shi tasviri
göre jiang shilerin dirildikten sonra geceleri kollarını öne doğru uzatmış seke seke yürüyerek kendilerine öldürmek için av ararlar. Jiang Shilerin canlıları yaşam özleri için öldürdüklerine inanılmaktadır bu inanış da aslında jiang shilerin zombinin yanı sıra bir çeşit de vampir olduğunu göstermektedir. Bununla kalmayıp, jiang shilerin gündüzleri mağara gibi karanlık yerlerde saklanıp sadece geceleri avlandığına inanılır. Jiang Shilerde diğer mitlerdeki zombiler gibi çürümekte olan pis kokan varlıklar olarak tasvir edilir.

Tibet inancındaki Ro-langs miti yine zombi mitine benzer bir mittir. Kelime anlamı olarak "Ro" ceset, "Langs" ise yükselmek anlamına gelmektedir. Ro-langs olarak kullanıldığı zaman da "dirilmiş ceset" manasına gelmektedir. Ro-langsler genel olarak tüm mitlerdeki zombilere benzerlik göstermektedirler. Öldükten sonra dirilmeleri, kokmaları ve çürümeye başlamaları genel zombi tanımına uygun düşmektedir. Ro-langslerin diğer zombilerden en büyük farkları eğilememeleri ve eklemlerini rahat hareket ettirememeleridir. (Bazı kaynaklara göre eklemleri kas katı olduğundan hiç hareket ettiremediklerini söylemekte.) Bu inanıştan dolayı Tibet'te evlerin kapıları ro-langslerden korunmak için alçak yapılırlar. Ro-langslerin tam olarak neden dirildiklerine dair kesin bir inanış mevcut değilse de büyüyle diriltildiği veya kendiliğinden dirildiği yönünde iki inanış yaygındır.

Araştırmamın ilk bölümünde sizlere zombi kültünün kaynağını ve Afrika’dan başlayarak dünya mitine nasıl dâhil olduğunu anlatmaya çalıştım. Araştırmanın ikinci kısmı ise zombi mitinin/kültünün gerçekten var olup olamayacağı, filmlerde gördüğümüz gibi gelecekte bir zombi kıyametinin yaşanma ihtimali üzerine olacak.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder