17 Ağustos 2012 Cuma

Mezarlık Bekçisi...


Hayat ne garip değil mi? Ölmek için yaşıyoruz. Herkes bir şekilde ölüyor. Bizim ülkemizde toprağa gömülüyor, bazı ülkelerde yakılıyor… Ama fark etmiyor. Yine ölmüş oluyorsun,yine yok oluyor bedenin. Arkada sözde seni ifade eden bir mezar taşı bırakıyorsun yeterince paran veya mevkin varsa. Altından da olsa mezar taşın bitiyor hayatın.Ama hayatın bitiyor sadece. Ölmekle bitmeyen bir çok şey var; insanların gözden kaçırdığı. Ben bunu birincil kişi olarak gözlemledim…

Ailem orta halli bir aileydi, hala öyleler. Benim aklım haylazlıktaydı. Okumadım. 25 yaşında büyük bir kavga ettim babamla. Ve anladım, artık evden ayrılma vaktim gelmişti. O günden sonra bayramlar dışında girmedim o eve. Sokaklarda yattım, bazı işler buldum çalıştım ama tutturamadım düzeni hiç.En sonunda şu an ki işimi buldum. Ev kirası derdi yok. Masrafları az. Adam akıllı yaptığın bir şey de yok hani. Tam benlik. Büyük bir ilin mezarlık bekçisiyim. Halimden memnunum bir açıdan. Gördüklerini umursamamayı öğreniyor insan. Yok yok bahsettiğim acılı aileler değil. Onlar gündüzleri gelirler. Biraz ağlayıp giderler. Bir mezarda asıl hayat geceleri başlar. Ve emin olun hepsinin mezardan dirilmesinden daha felaket şeyler olur. Ama kimse bilmez. Ben görürüm, duyarım ve bilirim.
Evim mezarlığın içinde. 2+1 gayet geniş bir ev bana göre. Tepede ağaçların ve eskiden kalma meçhul, kimsesiz mezarların kıyısında dışarıdan pek gözükmeyen bir ev. Hatta gündüz saatleri ortalarda gezinen çoğu güvenlikçi bile bilmez bu evin veya benim varlığımı.Görevim geceleri buraya göz kulak olmak.  Güvenlikçilerin gece mesaisi için fazla alması yüzünden; gece onlar gezmiyor etrafta.Ben bakıyorum koca mezarlığa ve bazı özel misafirlere sadece. Tüm mezarları görebiliyorum neredeyse.  Sandığınız gibi yirmi dört saat mezarlık görmek öyle çok kasvetli bir iş değil. Tam tersine bazen zevkli bile olabiliyor…
Neyse.Gece demiştim ya her şey o zaman oluyor işte. Mesela o kadar çok nekrofili –ölü sevici- var ki inanmazsınız. İçlerinde bile ayrılıyorlar. Homoseksüel veya nekrofiliden fazla daha bir çok fetişte sahip olan insanlar var. Ölüleri soyanları; onları vücutlarında ki platin,altın gibi değerleri madenleri çalanları veya mezarlarından çıkartıp resmini çekip satanları saysam anlarsınız ülke ekonomisinin ne denli güçlü olduğunu.  Hepsini birer birer anlatacağım. Hatta halüsinasyon olduğuna inanmak istediğim o garip ışıklardan da bahsedeceğim.Yeni aldığım bu ses kayıt cihazına anlattıklarım maalesef bir hikaye değil tam tersine buranın; benim mezarlığımın anıları. Aynı zamanda insanın ne kadar çıkarcı ve gözü kan bürümüş olduğunun acı bir kanıtı…


Bir mezarlık bekçisinin gözünden anlatacağım bu olaylar; diğer tüm yazdıklarımda olduğu gibi; vuku bulduğuna inandığım şeylerden ve geçmişimde yer etmiş olaylardan -psikozlardan- meydana geliyor. Burada anlatacağım kişinin yerinde olmak, o mesleği yapmak mesleki açıdan hayallerimin arasında yer alıyor ciddi anlamda. Beğenilmesi dileğiyle.
                                                                                     
                                                                     Hades Kharon...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder