21 Ağustos 2012 Salı

Kanlı Bayram Ziyareti...


Normal bir sabahtı, hava normaldi; bir bayram sabahıydı. Her şeyin normal olduğu o bayramın ilk günü tek garip olan o müstakil, iki katlı evdi. İçinde telaşlı, yaşlı kadın bir yandan koşturuyor bir yandan ağlıyordu. Kocası olmadan geçireceği ilk bayramdı sonuçta ve tabi birde sabah olanlar... Aslında tam olarak öyle denilemezdi yani kocası olmadan geçirdiği ilk bayram olmayacak gibiydi; her şeyin normal olduğu o gün, ev bir garipti. Yaşlı kadın bu sabah farklı uyanmıştı. Bir el onu nazikçe okşamıştı. Bunu hissetmişti. Kalkmıştı; banyoya yüzünü yıkamaya gittiğinde eşinin kaldırmaya kıyamadığı tıraş takımının; tıraş köpüğü kokusu çarptı burnuna, içini açtı yeni temizlenmişti. Bir yandan bu olanları anlamlandıramayan yaşlı kadın, bir yandan korkmuştu da… Bugün çocukları gelecekti.2 ay önce ölen babalarının cenazesine gelmeyen evlatları. Ve ev bir garipti bugün. Dışarısı günlük gülistanlık gözükse de evin üstünde dağılmayacak gibi duran kasvetli bir sis bulutu vardı sanki… Bugün normal değildi, bugün farklıydı…
Evde iyiden iyiye ayak sesleri işitmeye başladı, üstünü değiştirip evi toplamaya başladıktan bir müddet sonra. Birisi yatak odasından salona doğru geliyordu. Kapıya doğru ilerledi istemsiz biçimde; ve işte kocasının yüzü oradaydı.O sırada kapı çaldı; koşarak gitti ve kapıyı açtı. O sırada çocuklarını gördü ve kollarında bayılıp kaldı. Kendine geldiğinde iki torunu bir gelini, oğlu ve kızları korkuyla gözlerinin içine bakıyordu. Gözlerinde ki perde iyice aralandı, görüşü netleşti. Olanları anlatmaya çalışırken tekrar bayıldı. Birkaç dakika sonra kendine geldiğinde tüm kontrol ondaydı artık. Sakice oturdu. Korku dolu bakışlara onu izleyenlere anlattı olanları. Profesör olan oğlu;
-Abartıyorsun anne,ilaçlarını fazla aldın yine galiba…
-Abi dur öyle deme, kadının bir derdi var demek ki…
-Onu gördüm, niye inanmıyorsunuz!? Zaten konu babanız olunca hep umursamaz bir tavır takınıyorsunuz. Cenazesine bile gelmediniz!
-Hak etmediğini biliyorsun anne!
-İşim, başımdan aşkındı sende biliyorsun anne...
-Ama onun parasıyla okudunuz, iş kurdunuz!
O sırada ayak sesleri duyulmaya başladı. Tüm herkes pür dikkat sesin geldiği yere döndü.  Babaları ayakta durmuş, onlara bakıyordu. Tıraşlı yüzünden her zaman ki gibi sertlik apaçık okunuyordu. Siyah gözleri her zamankinden fazla gölgeliydi.Kafasında kalmış bir kaç tel saçın duruşu bile her hangi birini rahatça korkutulabilirdi..Odanın kapısı sertçe ve sanki hiç açılmayacakmışçasına kapandı. Herkes olanlar karşısında donup kaldı. Önce çocuklar sonra ise büyükler hep bir ağızdan bağırmaya ve panik havasıyla kaçmaya başladılar. Ama önce evin büyük çocuğu ve tek oğlu, birden kendini yerde buldu. Bu güçlü hayalet onu yerden kaldırdığı gibi duvarlara vurmaya başladı,iki eliyle bacaklarından kavramış; sanki bez bir bebek gibi savuruyordu. Birkaç saniye sonra evin büyük oğlunun parçalanmış bedeni, evin beyaz duvarına; kazınsa bile geçmeyecek izler bırakarak dağıldı. O sırada en az paniği yaşayan yaşlı kadındı. Anlam veremediği bu olaylar karşısında büyülenmiş gibiydi, kıpırdayamıyordu. Bu olaylar olurken hayalet ‘hayırsızlar’ diye haykırıyordu. Önce oğlunun sonra ise kızlarının öldürülüşünü izleyebildi yaşlı kadın. Kızları; bedenlerinin bir kısmı kaynaşmış gibi; kanlar içinde yerde yatıyorlardı. Sıranın kendisinde olduğunu anlayan gelin camları yumruklamaya başladı ama hayalet onu boğazından yakaladı; camdan uzaklaştırdı. Elleriyle alt ve üst çenesini kavrayıp çekti; kafası paramparça olmuştu. Torunlarından büyük olanını yakaladı daha sonra; kafasını tuttu ve zemine çarptı; geriye kemik ve beyin parçaları kalmıştı. Küçük torunu bir köşede sinmiş şekilde ağlıyordu. Onun sırası da gelmişti; bir hamlede kalbi sökülüp atılmıştı. Sıra kendisine gelmedi ama. Birden her şey duruldu.Yanağında bir ıslaklık hissetti…
Uyandığında etrafında polis ve doktorlardan oluşan bir ordu vardı. İç çamaşırında azımsanmayacak bir ıslaklık hissetti. Konuşmaya çalıştı ama olmadı. Kilitlenmişti vücudu. Her yerinde kan olduğunu hissedebiliyor, kokusunu net olarak algılayabiliyordu…
Komşuların gelen sesler üzerine polise haber vermesinin üzerine çok geç olmadan kapı kırılarak eve girilmişti. Polisler ve doktorlar gördükleri sahneyi asla unutmayacaklardı. Olay asla çözümlenemedi ve medyaya da duyurulmadı.Adli tabip gelip bakmadı bile. Cenazeler hızlıca kasaba mezarlığına gömüldü; babalarının, dedelerinin yanına.
O yaşlı kadın 5 yıl daha yaşadı felçli olarak. Ölmedi ama her gece o sahneyi tekrardan görmekten kurtulamadı. Kadın ölünce, kocasının diğer yanına gömdüler. Hala bazı kasaba sakinleri bayram sabahları; o aile mezarlığından sesler duyuyor. Sanki bir kaza oluyormuşçasına sesler.Ve en baskını ‘hayırsızlar’ diye feryat eden sinirli bir adamın sesini... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder