
Normal bir sabahtı, hava normaldi; bir bayram sabahıydı. Her
şeyin normal olduğu o bayramın ilk günü tek garip olan o müstakil, iki katlı
evdi. İçinde telaşlı, yaşlı kadın bir yandan koşturuyor bir yandan
ağlıyordu. Kocası olmadan geçireceği ilk bayramdı sonuçta ve tabi birde sabah
olanlar... Aslında tam olarak öyle denilemezdi yani kocası olmadan geçirdiği
ilk bayram olmayacak gibiydi; her şeyin normal olduğu o gün, ev bir garipti.
Yaşlı kadın bu sabah farklı uyanmıştı. Bir el onu nazikçe okşamıştı. Bunu
hissetmişti. Kalkmıştı; banyoya yüzünü yıkamaya gittiğinde eşinin kaldırmaya
kıyamadığı tıraş takımının; tıraş köpüğü kokusu çarptı burnuna, içini açtı yeni
temizlenmişti. Bir yandan bu olanları anlamlandıramayan yaşlı kadın, bir yandan
korkmuştu da… Bugün çocukları gelecekti.2 ay önce ölen babalarının cenazesine
gelmeyen evlatları. Ve ev bir garipti bugün. Dışarısı günlük gülistanlık gözükse
de evin üstünde dağılmayacak gibi duran kasvetli bir sis bulutu vardı sanki… Bugün
normal değildi, bugün farklıydı…
Evde iyiden iyiye ayak sesleri işitmeye başladı, üstünü
değiştirip evi toplamaya başladıktan bir müddet sonra. Birisi yatak odasından salona
doğru geliyordu. Kapıya doğru ilerledi istemsiz biçimde; ve işte kocasının yüzü
oradaydı.O sırada kapı çaldı; koşarak gitti ve kapıyı açtı. O sırada
çocuklarını gördü ve kollarında bayılıp kaldı. Kendine geldiğinde iki torunu
bir gelini, oğlu ve kızları korkuyla gözlerinin içine bakıyordu. Gözlerinde ki
perde iyice aralandı, görüşü netleşti. Olanları anlatmaya çalışırken tekrar
bayıldı. Birkaç dakika sonra kendine geldiğinde tüm kontrol ondaydı artık.
Sakice oturdu. Korku dolu bakışlara onu izleyenlere anlattı olanları. Profesör
olan oğlu;
-Abartıyorsun anne,ilaçlarını fazla aldın yine galiba…
-Abi dur öyle deme, kadının bir derdi var demek ki…
-Onu gördüm, niye inanmıyorsunuz!? Zaten konu babanız olunca
hep umursamaz bir tavır takınıyorsunuz. Cenazesine bile gelmediniz!
-Hak etmediğini biliyorsun anne!
-İşim, başımdan aşkındı sende biliyorsun anne...
-Ama onun parasıyla okudunuz, iş kurdunuz!

O sırada ayak sesleri duyulmaya başladı. Tüm herkes pür
dikkat sesin geldiği yere döndü.
Babaları ayakta durmuş, onlara bakıyordu. Tıraşlı yüzünden her zaman ki
gibi sertlik apaçık okunuyordu. Siyah gözleri her zamankinden fazla gölgeliydi.Kafasında kalmış bir kaç tel saçın duruşu bile her hangi birini rahatça korkutulabilirdi..Odanın kapısı sertçe ve sanki hiç
açılmayacakmışçasına kapandı. Herkes olanlar karşısında donup kaldı. Önce
çocuklar sonra ise büyükler hep bir ağızdan bağırmaya ve panik havasıyla
kaçmaya başladılar. Ama önce evin büyük çocuğu ve tek oğlu, birden kendini yerde
buldu. Bu güçlü hayalet onu yerden kaldırdığı
gibi duvarlara vurmaya başladı,iki eliyle bacaklarından kavramış; sanki bez bir bebek gibi savuruyordu. Birkaç saniye sonra evin büyük oğlunun parçalanmış bedeni, evin
beyaz duvarına; kazınsa bile geçmeyecek izler bırakarak dağıldı. O sırada en az paniği
yaşayan yaşlı kadındı. Anlam veremediği bu olaylar karşısında büyülenmiş
gibiydi, kıpırdayamıyordu. Bu olaylar olurken hayalet ‘hayırsızlar’
diye haykırıyordu. Önce oğlunun sonra ise kızlarının öldürülüşünü izleyebildi yaşlı kadın. Kızları; bedenlerinin bir kısmı kaynaşmış gibi; kanlar içinde
yerde yatıyorlardı. Sıranın kendisinde olduğunu anlayan gelin camları yumruklamaya başladı ama hayalet onu boğazından
yakaladı; camdan uzaklaştırdı. Elleriyle alt ve üst çenesini kavrayıp çekti; kafası paramparça olmuştu. Torunlarından büyük olanını yakaladı
daha sonra; kafasını tuttu ve zemine çarptı; geriye kemik ve beyin parçaları
kalmıştı. Küçük torunu bir köşede sinmiş şekilde ağlıyordu. Onun sırası da
gelmişti; bir hamlede kalbi sökülüp atılmıştı. Sıra kendisine gelmedi ama. Birden
her şey duruldu.Yanağında bir ıslaklık hissetti…
Uyandığında etrafında polis ve doktorlardan oluşan bir ordu
vardı. İç çamaşırında azımsanmayacak bir ıslaklık hissetti. Konuşmaya çalıştı
ama olmadı. Kilitlenmişti vücudu. Her yerinde kan olduğunu hissedebiliyor, kokusunu
net olarak algılayabiliyordu…
Komşuların gelen sesler üzerine polise haber vermesinin
üzerine çok geç olmadan kapı kırılarak eve girilmişti. Polisler ve doktorlar
gördükleri sahneyi asla unutmayacaklardı. Olay asla çözümlenemedi ve medyaya da duyurulmadı.Adli tabip gelip bakmadı bile. Cenazeler hızlıca kasaba
mezarlığına gömüldü; babalarının, dedelerinin yanına.
O yaşlı kadın 5 yıl daha yaşadı felçli olarak. Ölmedi ama
her gece o sahneyi tekrardan görmekten kurtulamadı. Kadın ölünce, kocasının
diğer yanına gömdüler. Hala bazı kasaba sakinleri bayram sabahları; o aile
mezarlığından sesler duyuyor. Sanki bir kaza oluyormuşçasına sesler.Ve en
baskını ‘hayırsızlar’ diye feryat eden sinirli bir adamın sesini...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder