25 Eylül 2013 Çarşamba

Left 4 Dead 2

Yaz aylarında yapılacak akla gelen en iyi şey güzel bir tatile gitmek ve kafa dinlemektir. Ancak yaz okulu varsa ve akşamları yapacak bir şey yoksa en güzeli derslerden sonra korku; mümkünse FPS ögelerini sonuna kadar barındıran korku oyunları oynamak benim için tatil kadar keyifli olabiliyor. Nitekim bende öyle yaptım ve daha önce bir süre oynayıp sıkıldığım Left 4 Dead oyununun ikincisini oynadım. Yalnız pek memnun olduğumu söyleyemeyeceğim. Sebepleri aşağıda...

Left 4 Dead serisi oyunu zamanında birçok insanın internet cafeleri işgal etmesine neden olan; -hala oynandığını görebilirsiniz- Counter-Strike oyunu gibi sadece silahı alıp önünüze geleni vurmaktan ibaret. Hatta oyunlarda yer alan hatalar ve eksiklikler bile yer yer aynı, Valve işin içine girince o yüzden  durup düşünüyorum yıllardır. Neyse biz iyisi mi Counter-Strike'ı bir kenara bırakalım ve bakalım L4D 2 nasıl bir oyun, bize getirisi, götürüsü neler...

22 Eylül 2013 Pazar

Burada İşler Böyle Yürür...

Eleanor gözlerini açtı. 50 yıldır olduğu gibi yatakta mutlu bir şekilde kıvrandı. Her gün aynı saatte kalkardı. Odasının içini -her gün aynı anda- dolduran kuş cıvıltılarıyla yüzüne kocaman bir gülümseme yerleşti. Kalkıp çıplak bedenine sabahlığını geçirdi. İçeriden güzel kokular gelmeye başlamıştı bile, kahvaltıyı kaçırma gibi bir olasılık söz konusu değildi ama yine de hızlı adımlarla mutfağa yürüdü. Elini yüzünü yıkamamıştı çünkü zaten tertemizdi, buna gerek yoktu.
Küçük yemek masasının üstünde bir kaç sosis, tereyağ, kepekli ekmek ve dumanı tüten bir bardak İtalyan kahvesi vardı. Kahvenin tadına baktı. Sıcaklığı, aroması, kıvamı her zaman ki gibi tam istediği şekildeydi. Sosisler ise bir ayrı harikaydı. Gümüş çatalını batırıp tabakta ki 3 sosisi hızlı hızlı yedi. Bugün kesinlikle çok güzeldi...