Yapım; 2010/Türkiye
Tür; Korku, Gerilim, Exorcism
Yönetmen; Arkın Aktaç
Oyuncular; Özgür Özberk, Gülseven Yılmaz, Taner Ertürkler
Süre; 80dk
Ayla 20 yıl önce bedenine bir cinin hükmetmesiyle ölümlerle sonuçlanan, karanlık saatler geçirmiştir. Çocukluğunda ona yazılan muska onu korumuş ve normal bir insan gibi yaşamına devam etmesini sağlamıştır. Yıllar sonra ise muskası kaybolmuş ve unuttuğu o karanlık varlık tekrar onu rahatsız etmeye başlamıştır. Ayla ve kocası bir imamında yardımıyla bu karanlık varlıktan kurtulacaklarını ummuşlardır. Ama tahmin edilenden güçlü olan Marid gecenin sonunu; onların düşündüğünden farklı sonlanmasını sağlayacaktır...
Türk sineması son zamanlarda bir hayli gelişti. Tarihi savaş filmleri çekebilen, profesyonel makyaj veya efektler kullanabilen bir hale geldi. Ancak gel gelelim (neredeyse) Hasan Karacadağ'ın himayesinde ki korku sinemamız henüz o kadar gelişmiş değil. Ne kadar süper reklam yapıp, milletin diline Dabbe'yi ve diğer birbirinin aynısı filmi dolamış olsa da; bu işlerin içinde, sıkı bir izleyiciyseniz elbet bir eksik veya hata buluyor ve film boyunca canınızı sıkmayı başarabiliyorsunuz. Hele birde konu dönüp dolaşıp cinlere geliyorsa ve aynı yemek ısıtılıp önünüze konuluyorsa... Bu filmde Hasan Karacadağ olmasa bile aynı konuları işlemiş başka bir yapımcı veya yönetmenle beraberiz.
Her kültürün kendine ait korku ögeleri vardır. Bizim ülkemizde başı cinler çektiğinden dolayı olsa gerek hep aynı konular işleniyor. Mesela Avrupa ve Amerika kıta ülkeleri bu konularda daha başarılı. Bunu tabi birazda H.P. Lovercraft veya Mary Shelley gibi yazarlara borçlu olsalar bile kendi korku kültlerini yaratmakta bizden çok daha iyi durumdalar. Ancak bizim ülkemizde nedense birçok önemli öge (karabasan, gulyabani vs. hatta bölgesel farklı ögelerde var) varken dini inançlarla içli dışlı 'cinler' den vazgeçilmiyor. Bu da ortaya birbirinin aynısı olan kötü yapımların olduğu bir tablo çıkartılıyor. Öncelikle bu konunun üstesinden gelinmesi lazım...
Bir genç kadının; cin olan Marid ile arasında geçen kovalamacayı konu edinen film diğer Türk korku filmlerinin kalite ortalamasını yükseltememiş tam tersi efekt kullanması gereken yerde ''paint'' kullanarak çıtayı biraz daha aşağıya çekmiş. Onun dışında elbette daha fazla eleştiriyi hak eden oyuncularımız (oyunculuklarımız) var. Her ne kadar filmin sonu biraz daha kaliteli olsa da orada da elbet eksiklikler var.
İşlenilmemesi gereken bazı klişelerde filmde bize bolca göz kırpıyor. Acı olan durumlardan bir diğer ise sempatik dostumuz 'Marid' in filmde bir saniye boyunca ve bir kez kendini gerçekten vasatın altı bir çizim şeklinde göstermesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder