Tadewi ter içinde uyandı. Dışarıdan kulağına uğultular
geliyordu. Ama hiçbir hareket yoktu. Rüyasında büyük koruyucu ruhu görmüştü.
Ona bazı sözler söylemişti ruh! Bir bebek gelecekti dünyaya. Dünyanın ışığı
olacaktı, ya da büyük bir kötülüğün tam merkezi…
‘Bir çocuk doğacak!’ demişti ruh…
‘Eğer dikkat etmezsen ve eski kehaneti dikkate almazsan senin
ve tüm soyunun sonu hazırdır. Tüm dünya yanacak senin yüzünden! Görüyorum… Biliyorum…
’
‘Ama dikkat edersen kehanete, güneş onun üzerine doğacak ve
dünyayı refah, mutluluk saracak!’
‘Hangi kehanet?’ diye sordu Tadewi. Cevap gelmedi. Tekrar yineledi
sorusunu. Ama artık koruyucu ruh orada değildi.
İşte o zaman uyandı. Çadırından ayrılıp eski kehanetlerin
saklı olduğuna inanılan; ormanın derinliklerinde ki ‘Beyaz Ağacın’ yanına
gitti. Bir gün boyu orada ateş yakıp, ibadet etti. Mistik ilahiler fısıldadı. Hiçbir
şey yemedi, içmedi, uyumadı. Birinci gün henüz bitmişken kulağına bir ses
geldi. Birileri sanki çok mühim bir konuyu anlatıyordu… Birazdan sesin ne
dediğini anlamaya başladı. Koruyucu ruhun bahsettiği kehaneti fısıldıyordu
kulağına tanrıları…
‘Ay, yeryüzüne indiğinde,
Felaket uyanacak uykusundan.
Sakın o günden,
Sakın, ayın yere indiği geceden ve kuytuda ki cehennemden!’
Bu sözler tekrar edilip durdu. Sonra ağaçların arasından
hışırtılar duyuldu. Burayı bilen çok az kişi vardı. Onlardan birisi olmalı diye
düşündü. Ama ağaçların arasından bir kadın çıktı. Bu kadın yorgundu, bitkindi. Vücudunun
tamamı açıktaydı. Her tarafı ufak tilkiler tarafından ısırılmış gibi, küçük
yara izleriyle doluydu. Kadın inleyen kısık sesiyle başından geleni anlattı
Tadewi’ye…
‘Sen güçsün, sen ağaçların başını eğdirensin. Rüyamda
söylendi burada olduğun. Karnımda bir bebek var. Ve bakireyim hala. 4 gün önce
yağmur sırasında sığındığım mağara da kötü ruh saldırdı... Karnımda ki ışığı
istiyor benden…Kurtar……..’
Sesi kesildi ve doğuruncaya kadar, yani ölümüne kadar tek
kelime dahi etmedi. Sürekli zayıfladı. Karnında ki bebek tüm gücünü emiyordu…
Tadewi üzerinde ki kıyafetlerin bir kısmını giydirdi ona. Kucağına aldı ve
yürüdü düşüncelere dalmış olarak. Ve sonradan farkına vardı; ısırıkların hepsi
yarasaların hüneriydi...
Kabileye döndü bu olayın ardından. Herkese müjdeli haberi verdi.
İşin tehlikeli kısmından bahsetmedi. Çünkü kabile panikleyebilirdi. 5 gün mağaraya
geldi ve kadına baktı. Kabileye kadını götürmek riskliydi. Neyle
karşılaşacağını bilmiyordu. 5.günün akşamı işlerini bitirdikten sonra kabileye
dönmek için yola koyulacağı sırada mağaranın etrafında karanlık siluetler
uçmaya, iğrenç sesleriyle şarkılar söylemeye başladılar. Tadewi dualar okudu,
yanına getirdiği tütsüleri yaktı. Sabaha kadar sürdü bu. Gün ağarmaya
başlayınca gitti tüm o siluetler. Tadewi daha güvenli bir yer bulmak için
uğraştı durdu. Ama gittiği her yerde elbet bir nusibet geldi başlarına. Ya
yılanlar doldu içeriye, ya yağmur yardı toprağı…. En sonunda kadınla beraber
kabileye dönmeye karar verdi… Kucağında ışık mı, karanlık mı taşıdığını
bilemeden yürüdü, yürüdü…
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhhO-LtlScYRt5nxqwSLRJTTEs1VasUzb8dsdqqIR4uuk41RK3uoIAkXh93DjdQIM9XDZZL_6GmWq0sw5RzQ8sg1MBPD2vhymlA0D617iCCM-KUTJUKRROa_cWJi8Gz-jbQIzeVVx0odcZj/s320/127el.jpg)
‘İşte sizlere dediğim çocuk bu kadının içinde! O çocuk
hepimizin kaderini değiştirecek.’
Bunları dedikten sonra kucağında ki kadınla beraber çadırına
girdi. O günden sonra hiçbir şey eskisi gibi olmadı o kabilede. Ertesi sabah
kalktıklarında etrafta sayısı milyonları bulan yarasa leşleriyle dolu olduğunu
gördüler, hepsi paramparça olmuştu. Kabile reisi bunun bebeğin ışığından kaynaklı olduğunu söylemekle
yetindi. Bir diğer sabah kalktıklarında ateşi görmediklerinden emin oldukları
halde büyük bir yangının tüm ormanlarını yaktığını gördüler. Bu tür olaylar
artmaya başladı. Gün geçtikçe köpeklerin sayısı azaldı. Çünkü Powaqa (Kızılderili
bir isimdir, cadı anlamına gelir. Ve kabile kendi arasında bebeği taşıyan kadına
bu adı koydu.) geldikten 8 gün sonra, önce kabilenin en güçlü köpeği birden
havlamaya başladı. Sakinleşemeyen köpek kendi ön patisini ısırmaya, parçalamaya
başladı. Hayvancağızı öldürmek zorunda kaldılar. Tüm köpekler bir ay içinde
çıldırıp aynı kaderi paylaştılar. Bebeğin doğmasına 5 ay kala kabile artık bu
tür felaketler bıkmıştı. Kabile reisi ise zorluk çekilmeden, mucizelerin
olamayacağını anlattı uzun uzun. Bu açıklamanın ertesi günü kabile büyük bir
olaya tanıklık etti. O civarda görülmemiş derecede büyük bir yarasa gündüz
vakti kabilenin etrafında dönmeye başladı. Bir saat süren bu olay herkesi şok
etmişti. Kanat genişliği 3 metreyi bulan bu kapkara, tüylü yarasa bir insandan
biraz daha uzundu boy olarak. Reisin çadırının üzerinde uçtu ve sonrasında
gitti. Işığı ele geçirmek isteyen kötü ruhların habercisi dedi buna kabile
reisi. Kabile artık bunalmıştı. Bu felaketlere dayanamayacak haldeydiler.
Yakacak odunları azalmıştı, av hayvanları göç etmiş ya da telef olmuştu. Kaç
aydır tek bir yağmur damlası düşmemişti. Bazı çocuklar hastalıktan, kuraklıktan
veya farklı felaketlerden ölmüşlerdi. Kabile göç etme kararı verdi kendi
arasında. Reis ise bunun tanrılara küfür olacağını söyledi. Kabile 5 ay daha
sabretti. Artık kurak bir coğrafyanın tam merkezindeydi bulundukları yer.
Açlık, kuraklık herkesi mahvetmişti. Ve işte o büyük gün gelmişti… Powaqa doğuracaktı. İçeriden doğurmak üzere
olan bir kadından daha çok, paramparça edilen vahşi bir hayvanın çığlıkları
geliyordu. Bir zaman sonra çığlıklar azaldı ve tamamen bitti. Kabile reisi
kucağında dünyalar güzeli bir kız çocuğuyla çıktı. Mavi gözleri vardı. Boynunu
dimdik tutuyordu. Teni bembeyazdı. Saçları nasıl olduğu anlaşılmayan şekilde
yeni doğmuş bir bebeğe göre uzundu. Adını Shideezhi (genç kız kardeş) koydular.
‘Artık dünyanın ışığı doğdu! Bu kucağımda ki bebek tüm
dünyanın kaderini değiştirecek. Ve artık o bize emanet. Annesi öldü. Göç etme
zamanı geldi. Kendimiz için değil dünyanın ışığı için!’
Ertesi gün kabile hazırlanmaya başlamıştı bile; atalarının mirası olan, doğup, büyüdükleri bu toprakları bırakacaklardı ama yine de neşeliydiler. Yaşanan her şey unutulmuş gibiydi. Etrafta Shideezhi’nin doğaüstü
cıvıltısı vardı. Neşe kaynağıydı. 6 aylık bir bebek gibi davranıyordu. Tüm
hazırlıklar bittiğinde Shideezhi’nin etrafına dizildi kabilenin savaşçıları.
Onu korumak için canlarını vereceklerine yemin ettiler ve çıktılar yola. Kabile
hiçbir zorluk çekmeden yola devam etti. Geçtikleri her yer kuraktı. Bir iki
çalılık dışında ve altın sarısı toprak hariç bir şey yoktu. Sadece gerektiğinde
durdular. En sonunda yani bir ay sonra ormanlık bir alana ulaştılar. Av
hayvanları doluydu ormanda. Kamp kurdular. Burada biraz toparlanacaklardı. Tek sıkıntıları
su kaynağına uzak olmasıydı bulundukları yerin. Yakında incecik akan bir sudan
karşıladılar ihtiyaçlarını. Bu arada bebek oldukça büyümüştü. Yürümeye,
konuşmaya başlamıştı. Kimse bunun eğitimini vermediği halde hemde…
Kabile olanlara şaşırdığı kadar, bu mucizeleri hayra
yorumluyordu. Herkes artık refah içinde yaşacaklarına inanıyordu. Tek mutsuz ve
tedirgin olan Tadewi’ydi… Kehaneti çözmeye çalışıyordu. Felaketten deli gibi
korkuyordu. Ne yapacağını bilemiyordu…
Kamp yerinde tam 2 ay konakladılar. Shideezhi büyümüştü. Bu
iki ayda kabile şamanlarının görüşlerine göre 13 yaşında ki bir normal çocukla
eşti… Kabile göç etmeye devam ettiğinde kızın büyümesi durdu. Güzelliği
artmıştı. Bir bilgeden daha çok şey biliyordu. Konuşması herkesi hipnoz
ediyordu. Çalışkandı, becerikliydi…
Göçe devam ettiler yoruluncaya kadar. En sonunda büyük bir
gölün etrafında durdular. Kamp kurdular. Shideezhi’nin kalacağı büyük ve
korunaklı çadırı kurulana kadar biraz ileride ki mağarada kalmasına karar
verildi. Gece yavaşça inerken Tadewi çadırına girdi. Bu gece yine düşünecekti.
Ne demekti Kehanette yazanlar… Gece düşüncelerin tam ortasında bir savaşçı
girdi çadırına. Haberler kötüydü… Shideezhi’yi mağarada bir yarasa ısırmıştı.
Kız ateşler içindeydi… Tadewi çadırından çıktı. Koşarak gitti kızın yanına. Kız
ateşler içinde yanıyor, eski dilde kelimeler sayıklıyordu. Ateşi çıkan çok
insan görmüştü. Ama kız kor alev gibiydi. Hemen sarıp, sarmaladı kızı. Gölge
yıkamaktan başka aklına bir şey gelmiyordu çünkü. Koşar adımlarla çıktı
mağaradan. Arkasından da savaşçılar çıktı. Göle varmaya yakın şaşılası bir şey
gördü Tadewi. Herkes gölün etrafında toplanmış heyecanlı ve mutlu bir şekilde manzarayı
izliyordu. Yukarıda asılı kalan ve kutsal sayılan ay –ki o gece dolunay vardı-
gölün yüzeyinden kusursuz bir biçimde yansıyordu. Tadewi her şeyi bir kenara
bırakıp manzara karşısında hipnoz oldu. Kendi üzerinde ki hakimiyetini
kaybetti. Ne zaman kolunda ki acı artık dayanılmayacak gibi oldu o zaman geldi
kendine. Kucağında ki kız kolunu ısırmıştı. Üst köpek dişleri sivrilmiş ve
etine saplanmıştı… Kanını emdiğini hissetti. Ve işte o zaman tekrar hatırladı
kehaneti. Ve hatırladığı anda anladı yaptığı hatanın büyük bir felakete, hatta
felaketlere sebep olacağını…
O gece kabileden geriye 5 kişi kaldı. Onlarda etrafta nöbet
tutan nöbetçilerdi. Kamp yerine vardıklarında gölün kıpkırmızı olduğunu
gördüler. Herkes vücutlarında ki morluklar ile yerde yatıyordu. Bu morluklar
iki diş izinden başka bir şey değildi. Hepsi son damla kanları bitene kadar;
kanları emilip öldürülmüştü… Çocuklar, anneler, yaşlılar, ellerinde kalan birkaç
hayvan… Toplamda 50 insan hayatını kaybetmişti. Tadewi ve Shideezhi ortalarda
yoktu…
O gün o beş kişi oradan kaçtılar. Bir başka kabileye durumu
anlattılar. O kabile reisi, nöbetçilerin anlattığı yere geldiğinde (savaşçıları
ve şamanları ile beraber) sadece kuru toprak ve bir çok iskeletle karşılaştı…
Şamanlar orayı kötü ruhlardan temizledikten sonra evlerine döndüler.(Ki o civar
Büyük Basin Çölü olarak anılacaktı bundan sonra.)
Bu olaylardan sonra kimse o civarda Shideezhi’yi görmedi. Hikayesi
anlatılıp duruldu etrafta. Lanetle anıldı hep uzun yıllar boyu. Onunla alakalı her
şey yasaklandı. İsmi kızlara verilmez oldu. Onun yaşı olan ‘13’ sayısı
kullanılmaz oldu… Ve işte hikayemiz burada bitti. Hala Büyük Basin Çölü’ne
gelen ziyaretçilerin çığlıklar duymasının sebebi budur. Hala orada o
Kızılderili kabilenin insanlarının ruhlarının gezdiğine inanılır…
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi0V8QrQJ47uWXnrOuME5Zav7y8tiF0TqVQW3ymaQYsy6NRddsjm0rko_QL-P4uF7-0dJ6zHNDLFAOeg8HNsghE6-RqpR03qNrJ4b2_CElzdrsEft7ACoYkWo1YzmXv0b8Ute_Gw0f2ayVb/s1600/BallMary&Mary_Baby_Peg.jpg)
Shideezhi ya da Mary Ball söylentilere göre hala yaşıyor.
Oğlunun yerini devralan varislere, kötülüklerini fısıldıyor ve dünyayı kaosa
sürüklüyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder