2 Ağustos 2012 Perşembe

Miras Kalan Lanet....


Tik-tak-tik-tak…….Saatler bazen nasıl sinir bozucu olabiliyor.Hele vakit geceyse,dışarıda büyük bir sessizlik hüküm sürüyorsa ve en önemlisi yalnızsanız.Valerie tam olarak bu durumda evin içinde volta atıyordu.Daha fazla dayanamayacağına inanarak bu antika, döküntü saati yere fırlattı.Saat fizik kurallarını yıkacak şekilde olduğu gibi duruyordu.Ve o ses hala artarak yükselmekteydi.Adrenalin seviyesi sürekli yükseliyor ama buna rağmen vücudu o hipnoz etkisinden çıkamıyordu.Olduğu yerde dondu kaldı.Bu olayın bir açıklaması olmazdı.Birden sıyrıldı o durağan halinden ve hep o ferah olduğunu söylediği büyük salona doğru koştu…….



Alışverişten geldikten sonra o beğenerek aldığı yüksek topuklu ayakkabılarını çıkardı ve düzgünce bir kenara koydu. Bu arada evin ısısının iyice düştüğünü fark ederek salona;camı kapatmaya odaklanmış şekilde çıktı mutfaktan.Bu sırada gözüne bir şey çarptı,topuklu ayakkabılarından sağ teki yana devrilmişti.Bu sinir bozucu olarak gördüğü durumu biran önce düzeltti ve camı kapatmak için hareket etti.Bu sırada duydu;tik-tak-tik-tak…Bu saat yıllardır evinde olmasına rağmen ilk kez ses çıkartıyordu.Ama çok takılmadı.gitti salonun camını kapattı.Döndüğünde yine aynı ayakkabının devrildiğini gördü.Saat sesi yine başlamıştı.Tik-tak-tik-tak….Bu gün hiçbir şey moralini bozamazdı.Ayakkabıyı yeniden düzeltti ve mutfağa doğru hareket etti.Saatin sesi kesilmişti.Malzemeleri yerlerine koydu kendisine güzel bir İtalyan kahvesi hazırladı.Gazetesinin sayfaları arasında kendi kaybetmiş şekilde gezinirken mutfak kapısının ardından gelen saatin sesi dikkatini dağıttı.Tam gazeten kafasını kaldırdığı anda mutfak kapısı aniden büyük bir gürültüyle çarptı.İrkilmesi geçince hemen salona koştu.Belli ki cam açık kalmıştı.Ama hayır.Hiç bir cam açık değil,ev en ufak bir yerden hava almıyordu.Yine sinirlerinin bozulduğunu fark etti.Sakinleşmek için bir tane Dideral’i buz gibi bir suyla içti.Sonra dinlenmek için salona gitti.Uyuyakaldı.Gecenin bir vakti tik-tak sesleri uykusunu bölünce kanepenin üstünde uyuyup kaldığını anladı.  Saat bugün yeterince sinir bozucu olmuştu. Anneannesinden annesine sonra ise kendine kalan bu antika parçanın eğer manevi değeri olmasa şu an onu camdan atabilirdi. Camdan atmak… Geçmişe sanki büyük bir hakaret etmiş gibi düşündü.O anda salonun camı birden açıldı.Bugün evde garip şeyler oluyordu ama bunun sebebini sadece yorgun olmasına ve olaylara bakış açısına bağladı.Saatin sesi tekrar kesilmişti.Kalktı yatağına geçti ve sabaha kadar deliksiz uyudu.

Sabah erkenden işe gitmek için kalktı ve yola koyuldu hazırlığın ardından.Gayet normal bir gün geçirdi.Taa ki sağ ayak bileğini burkup,müdürden böyle basit bir şey için izin isteyene kadar.Eve sinirleri bozuk halde zorla geldi.Yürümesi sıkıntılı olmuştu.Eve girer girmez saatin sesini duydu.Tik-tak-tik-tak….İyice bozulan sinirlerine rağmen kapıyı kapatıp mutfağa gitti.İki Dideral’i içip biraz rahatlamak için mutfağa oturdu.O anda ansızın raflardan bir cam bardak düştü.Durduk yere,sebep olmaksızın…..Ve saatin sesi yine kesildi.Artık dayanamayacağını düşündü.Buna rağmen ismini düşünüp güçlü olması gerektiğine odaklandı.Birden gözü mutfakta;köşeliğin bir kenarına düzgünce yerleştirilmiş fotoğrafa takıldı.Annesi,anneannesi ve kendisi.Gözlerinin dolduğunu fark etti.Bundan 5 yıl önce ölmüştü annesi .Kimsenin anlamadığı şekilde sokakta koştururken bir kamyonun altında kalmıştı.Cesedini gördüğü günü hatırladı,o annesine benzemeyen bedeni.Kafası tamamen yok olmuş,sağ bacak ve kol kemiğinin eti parçalayıp dışarı çıkmış kadını…Anneannesi ise bundan 10 yıl önce ölmüştü.80 yaşında bir kadının neden eşinin emektar silahıyla intahar ettiği hala bilinmese de her ölüm gibi acı getirmişti.Annesi ve babasının cenaze sonrası konuşmalarını duymuştu.Yaşlı kadının beyni dışarı çıkmış –ki zaten çoğu kısmı parçalanmış- ve yüzünden geride kalanında korkunç bir ifade varmış anladığı kadarıyla.Ne kadar acı diye düşündü.Ve o ana kadar fark etmediği bir şeyi fark etti.O resimde arka planda şu an evinde ki saat duruyordu.Tüyleri diken diken oldu.Hem korkusunu geçirmek hem de dünden beri sesini duymadığı kızını aramak için telefonunu eline aldı.Yolda olmaları gerekiyordu.Ama telefonu kapalıydı.Biraz uğraştı ama baş edemeyince bıraktı.En başta kızını ve kocası Bob’u  babaannesinin yanına yollama fikrini sıcak bulmamıştı.Ve şimdi ne kadar kötü bir fikir olduğunu anladı. Bu arada saatin sesi tekrar onu deli etmek için yükselmeye başlamıştı biraz önce. Saatin yanına gitti. Dışarısı sessizdi, geceydi ve en önemlisi tek başınaydı. Kendine hakim olamayarak duvara sayalı saati yere doğru sertçe itti.Saat oldukça eski olmasına rağmen aynı şekilde duruyordu.Anlam veremedi,kontrolünü giderek kaybediyordu.Kalp atışlarının sesi kulaklarına geldi. Birden salona doğru koşmaya başladı.Ama burkulan ayağı buna izin vermedi. Bir kaç metre içinde yere yıkıldı,çaresizdi.Sesler artıyordu ve o an gördü yerdeki saatin bir şekilde yanında ki duvarda dayalı olduğunu.Sanki akrep ve yelkovan bir şeytanın gülümsemesini yakalamak için bilerek o şekli almıştı.Sürünerek ev telefonuna doğru yol aldı.Elini uzattı çünkü telefon yerden yüksekteydi,eline aldığı telefon ahizesi değildi.Bunu fark ettiğinde elinde o duvar saatinin kanlı, minyatür hali ile kalakaldı.Zorlukla ayağa kalktı.Saat her baktığı yerdeydi.Son bir güçle ayağa kalktı,destek alarak yürümeye başladı.Ses ise inatla artıyordu; bağırmak istedi ama bir şey sanki ağzını sıkıca kapatmış gibiydi.
Balkona çıktı zorlukla.Saat biraz ilerisinde duruyordu.Annesini gördü balkonun diğer tarafında ve o an kontrolünü kaybetti.Ses artık her yerdeydi.Ses onun beynindeydi.Ses dünyada ki en güçlü şeydi.Annesinin cesedi karşıda durmuş gülümsüyordu.Dudaklarından çıkan ses ise tanıdıktı; tik-tak-tik-tak…..Anneannesinin salon kapısından o dağılmış kafasıyla gelmesi ise hatırladığı son şey oldu…..Ve artık sesler yoktu…

Bob kızını kolları arasına aldı.18 yaşında bir kızın istediği son şey her halde park edilmiş arabadan çıkmaya hazırlanırken bir cesedin arabanın üstüne düşmesi ve paramparça halde arabanın camından geriye kalanlarla tam gözünün önünde durmasıydı. Hem de annesinin cesedinin….Yüzünde parçalanan camın bıraktığı yaralarla annesinin cenazesinden eve dönmüşlerdi.Olayın üstünden iki gün geçmişti.Babasının kollarından sıyrılarak annesinin ona hamileyken çektirdiği resme baktı.4 nesilin tüm kadınları.Annesi,anneannesi ve annesinin anneannesi orada durmuş gülümseyerek poz veriyorlardı.Annesinin karnında ise kendisi.Ona sarıldı ve ağlamaya başladı.Bu arada babası eliyle bir şeyleri göstererek yanında bekliyordu;
Kızım bu aile yadigarı artık senin.Bu saate iyi bak……

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder