3 Ağustos 2012 Cuma

Diriliş - Opstandelsen - 2008




 




Orijinal adı: Opstandelsen
Yapım: 2010
Tür: Korku,
Yönetmen: Casper Haugegaard
Oyuncular: Marie Frohmé Vanglund, Mads Althoff, Jonas Bjørn-Andersen
Süre:50 Dakika


Danimarka’da bir grup insanın katıldığı cenaze töreni, o klasik cenaze törenlerine benzemeyen bir şekilde sonuçlanacaktır. Film durağan bir şekilde bir papazın cenaze törenindeki vaazıyla başlıyor. Sessiz sedasız kızımız Esther (Marie Frohmé Vanglund) –filmin beklide en korkunç (hatta tek korkunç) öğesi olan- annesinden fırça yemesini müteakiben kuzeni (en azından öyle olduğunu düşünüyoruz) Johannes (Jonas Bjørn Andersen) ile beraber cenazesi yapılan Simon’un (Peter Althoff) hayırsız, kadir kıymet bilmez, kardeşi Peter’in(Mads Althoff) yanına giderler. Peter hayırsız, kadir kıymet bilmez biri olmasının dışında birde üstüne üstük kokainmandır ve kilisede incilin içinden kokain çekmektedir.

Şimdiden bu nasıl bir film dediğinizi duyar gibiyim ama henüz bu kadar da değil. Filmin senaristi aynı zamanda yönetmeni, Casper Haugegaard, bu kadar karmaşayı yeterli bulmamış olacak ki insanların kafasının biraz daha ambale olması için bir önemli öğe daha eklemiş filme…  Nereden geldiği belli olmayan zombiler.



Şahsen ben zombi filmlerini çok seven bir insanım. Sıkı bir zombi filmi takipçisi sayılırım. Fakat bu film kendimi sorgulamama neden oldu. “Acaba zombi filmlerini sevmekle yanlış mı yapıyorum?”  Diye. Bu kadar kötü işlenişli başka zombi filmi yapılmış mıdır bilmiyorum. Muhtemelen Bağımsız Sinema kategorisine sığınarak nedensiz sonuçsuz bir film yapıp işin içinden çıkmaya çalışmış yazar, ama pek başarılı olamamış.

Düşük bütçeli bir Danimarka yapımı –muhtemelen konu komşudan toplanan paralarla yapılmış– bir film. Senarist işte film kilisede geçiyor bende buradan yola çıkarak apocalypse(kıyamet) film kategorisiyle zombie film kategorisini birleştirip, “Kilisede Zombi Kıyameti” modunda bir şeyler yapıyım demiş olabilir. Ama keşke yapmasaydı demekten başka bir şey gelmiyor elimizden.

Film gerçekten 50 dakikalık çok uzun bir film ya da her geçen dakikayı saydığımız için bana öyle geldi bilemiyorum. Eğer yapacak çok daha eğlenceli işleriniz yoksa mesela çimlerinizi biçmek, komşunun yaramaz mı yaramaz çocuğuna bakıcılık yapmak, su faturası kuyruğunda saatlerce beklemek gibi… İzleyebileceğiniz bir film. Aksi takdirde aklınızın ucundan bile geçirmeyin derim.




 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder