Hikayemizin kaynağı Amerika Birleşik Devletleri. Ama ben çocukken biraz değişmiş halinin anlatıldığını çok kereler duydum. Size de o yüzden tanıdık gelebilir. Hikaye küçük bir kızın başından 1980'lerde Kentucky'de geçtiği söyleniyor...
Mezarlık
Liz o günü odasını toplayarak geçirdi. Odasını köşe bucak demeden temizlemek; arkadaşlarıyla yapacağı pijama partisi için şartlardan birisiydi. Anne ve babasının dışarıda olacağı tüm geceyi arkadaşlarıyla geçirmek dönemin başından beri istediği bir şeydi. Artık büyüdüğünü hissediyordu.
Bir taraftan işlerini yaparken bir taraftan bu sıcak haziran gününü dışarıda geçiremediği için söyleniyordu. Arada bir camdan başını uzatıyor ve bisiklete binen çocukları görüp iç geçiriyordu. Neyse ki bir iki saat içinde arkadaşları gelecekti. Yapacaklarını planlamaya koyuldu. Önce annesinin yaptığı kakaolu kurabiye yerken, bir yandan limonatalarını içer ve televizyonda bir şeyler izlerlerdi. Devamında neler yapabileceklerini düşünürken kapı çaldı. Odadan birden fırlayarak çıktı; kapıya geldiğinde soluk soluğaydı; arkadaşlarını görünce bir büyük birey gibi kibarca içeri davet etti. Annesinin tavsiyelerine kelimesi kelimesine uyuyordu.
Liz, anne ve babası evden çıkarken tekrar tekrar dışarı çıkmayacaklarına, kimseyi içeri almayacaklarına, kapı ve camları tekrar tekrar kontrol edeceğine dair söz verdi. Şekerlemeleri fazla kaçırmamak ve gürültü yapmamak konusunda kısa bir söylev verildikten sonra rahattı. 4 kız o gün ebeveynler evden çıkar çıkmaz çığlık çığlığa kanepenin üstünde bir birlerine sarıldılar. Büyük kadınlar gibi evde yalnız kalmayı kutladılar...
Saat akşam 8 olduğunda dedikodu zamanı bitmişti. Kurabiyelerini alıp, kanepenin üzerine oturdular. Televizyonda zaten az olan kanalların arasında gezinmeye başladılar. Haberlerden birinde ölü olarak bulunan bir adamdan bahsedildiği sırada kızların belki de en şirin olanı - Carol;
''Yaşlı Dave hakkında denilenleri duydunuz mu?'' sorusuyla tüm dikkatleri üzerinde topladı. Yaşlı Dave kasabanın en tanınmış, belki de en nefret edilen kişisiydi. Huysuzluğuyla nam salmış bu yaşlı adam geçen hafta ölmüştü ve o enkazı andıran evi artık daha gizemli gözüküyordu. Geçimsiz bir adam olması çocuklar kadar, büyükler arasında da söylentilerin ortaya çıkmasına yol açmıştı. Öyle ki öldüğünde papaz ve mezar kazıcılar dışında kimse yoktu cenazesinde...
Carol lafını bitirdiği an bir diğer kız -Isabel konuya dahil oldu;
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiUn8sa9qVXP-y_FW5NfvRZt5yWxL9aabQ4eP099a6WMXiM_j4i8wj95Ij1r8tsnYGBoRwyC-2JgBbaX4ZnAw07ukLpH7LfbVQRl7s4oqWdnVHOJXLRCBe7u3WPnqLjoAllLGeViHrMM8av/s1600/grave.jpg)
Çocuklar arasında birden sessizlik oldu. Bu yaşlı adam hakkında anlatılan her efsane gibi bundan da etkilenmişlerdi. Uzun sayılabilecek bir sessizlikten sonra Liz;
''İnanmıyorum artık ben. Annemin de dediği gibi; büyükler olmayacak şeylere inanmazlar! Bizde büyük kızlarız artık ve buna inanmamamız lazım...''
En baştan beri sessiz olan Bella;
''Yani yalan mı söylüyor herkes?''
''Elbette!'' diye atıldı Liz. Tahmininden daha fazla sert bir çıkış olmuştu bu. İçten içe korkusunu bastırarak büyük olduğunu kanıtlamaya çalışıyordu.
''Peki mezarlığın yanından geçebilir misin? Ama yanında kimse olmadan?'' Carol'un bu sözü üzerine şimdi tüm gözler Liz'e bakıyordu. Liz ise korku içinde bir sonra ki hamlesini düşünüyordu. Mezarlığı hatırlamak bile korkudan titremesine sebep olurken, birde yaşlı Dave'in mezarını ve anlatılanları düşünmek onu içten içe iyice korkutuyordu. Ancak büyük birisi gözükmek için çabalamaktan geri kalmıyordu.
''İçine bile girerim! Onlar ölü insanlar. Toprağın altına kemikten başka bir şey yok. Tanrı aşkına biraz büyüyün artık!'' Annesinin mezarlıktan korktuğu zaman ona söylediği sözlerin aynısıydı bu. Sadece biraz fazla iddialı çıkmıştı ağzından.
Liz'in sözleri sonrası tüm herkes derin düşüncelere dalmıştı. Sadece Bella ona bakıyordu. Gözleri Liz'in aklından geçenleri tek tek sorguluyormuş gibiydi. Biraz daha gözlem yaptı ve ağzından kısa ve etkili bir cümle çıktı;
''Gir o zaman...'' Şimdi tüm gözler tekrar Liz'in üzerindeydi. Liz bu büyüklük taslama oyununun fazla ileri gittiğinden dolayı korku duyuyordu ancak sürdürmeye kararlıydı.
''Tamam!'' ağzından çıkan bu tek kelime kızların gözlerinin iyice açılmasına sebep olmuştu. En az etkilenen zeki gözleriyle; yuvarlak gözlük çerçevesinin içinden her mimiğini gözlemleyen Bella'ydı. Artık bu ikisi arasında büyüyen sessiz bir kavga olmuştu.
''Hava iyice karardı. Şimdi git o zaman. Tek başına. Madem ki korkmuyorsun...''
''Anneme söz verdim. Yoksa çıkardım ve hiç korkmadan oraya tek başıma giderdim.''
Bu sözler Liz için yeterli değildi. Arkadaşlarının bakışlarında ki heyecan yerini artık küçümsemeye bırakıyordu kendini. Liz korkuyordu, hava karanlıktı ve hafif bir esinti evlerinin bahçesinde ki ağaçların hışırtısını kulaklarına getiriyor; belki huzurlu sayılabilecek anları bir korku filmine çeviriyordu.
Liz emin adımlarla kalkıp odasına girdi. Ne olur ne olmaz diye üzerine uzun ancak ince bir kapşonlu almayı ihmal etmedi. Evde kızlar hiç istiflerini bozmadan korku dolu bakışlarla, tek kelime etmeden Liz'i izliyorlardı. Ne yaptığını anlamışlardı...
Liz aklında annesinin sözleri ile yüreği ağzında kapıya kadar gitti, arkasını döndü;
''Gidince Dave'in mezarına bir sopa çakacağım. Böylece yarın sabah siz benim oraya gittiğimden emin olacaksınız. Yarım saat sonra geleceğim.''
Liz sözlerini söyledi ve geri dönmenin küçümseneceğine yol açacağı düşüncesi ile kapıdan çıktı. Ayakları geri geri gitmesine rağmen yürümeye devam etti. Hava artık daha da karanlıktı, bir baykuş bir kaç ev ilerisinde ötüyordu, hafif bir esinti vardı ve Liz ölesiye korkuyordu...
Liz bisikletiyle o yolu nasıl gittiğinin farkına varamamıştı ancak mezarlığın kasvetli metal kapısının önüne geldiğinde bazı şeyler artık daha gerçekçi geliyordu; kalbi neredeyse göğüs kafesinden çıkacaktı.
![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj_Ogjo9izci2FPI92my1l7ektZ08Zd5NPCyMKgwPT8nycUgkjrYmVK_vE7Hyj6TsMrmx-XD7DMEabwsqx4yaGKdFRlJj4HXc3ZhUroHrfiMSUrrOL9EK6BK9VfhHDTYgkC2xK1wcDQKbBE/s1600/10616542_739379922776906_5931134533706378621_n.jpg)
Liz mezar yakınında olduğu için biraz daha rahat hissediyordu kendini. Gözleriyle etrafta mezara saplamak için bir sopa arıyordu. Aradığı şeyi bir kaç metre ileride gördü. Mezarlığın içinde yavaş yavaş ilerlerken girişte yanından fırlayıp giden kediyi gördü. Biraz uzakta meraklı ve tetikte olarak bekliyordu. Karanlıkta parlayan gözlerini kötü bir olayın haberini verecekmişçesine Liz'e dikmişti.
Liz biraz ilerisinde yanan sokak lambasının, birazda mezarlığın sokağa yakın olmanın verdiği rahatlıkla adımlarını sıklaştırdı. İleride baykuşlar ötüyordu ve Liz neredeyse mezara gelmişti. Elinde ki taş ve sopayı tekrar gözden geçirdi, işini büyük ihtimal göreceklerdi. Mezarın başına geldiğinde henüz yeni olduğu için toprağının kokusunu fark edebiliyordu. Hemen kıyısına oturdu, işini halledip buradan gitmek için can atıyordu. Havanın iyice kararmasından dolayı etrafı sadece silüetlerden ibaret görebiliyordu. Arkasına dönüp karanlıkta bir şeyler var mı diye kontrol etti. Üzerinde ki kapşonlu artık bunaltıyordu ama bunu düşünecek zamanı yoktu. Elinde ki sopayı aldı ve oturduğu yerin hemen bitişiğine sapladı. Toprakta bir gariplik vardı ve Liz'in tedirginliği artmaya başlamışı. Sanki sopayı bir şeyler tutuyor gibiydi, Liz hızlandı. Şimdi tüm gücüyle sopaya taşla vuruyordu, ileride kedi Liz'i izliyordu...
Liz kısa bir zamanda işini bitirdiğinde derin bir nefes aldı. ''Artık buradan toz olmalı'' diye geçirdi içinden. Tam ayağa kalkacakken dengesini kaybetti ve daha kalkamadan düşüverdi. Şimdi her tarafı çamurdu ve tüm dünya etrafında dönüyordu. Korkuyla mezarın olduğu yere baktığı zaman karşısında bir çift parlak gözü gördü ve o an çığlığı bastı. Sürünerek uzaklaşmaya çalışsa da başaramadı; mezarın içinden bir şey onun gitmesini istemiyordu. Liz soğuk soğuk terlediğini hissetti, bir şeyler boğazını sıkıyor olmalıydı çünkü nefes alamıyordu ve midesine kramplar giriyordu. Son bir gayretle sürünmeye ve nefes almaya çalıştı. Ancak başaramadı; şimdi tüm dünya muntazam bir sessizlikteydi ve artık her yer göz gözü görmez bir karanlığa gömülmüştü...
Çığlıkları duyan mezarlığın bekçisi yatağından aniden sıçradı. Karanlıkta gözlüklerini bulmaya çalıştı. Bunu başardığı gibi yalın ayak dışarı attı kendisini. Etrafa bakarken geçen hafta ölen adamın mezarının yanında küçük bir beden gördü; yaklaşıp nabzını kontrol etti ve bir umutla 911'i tuşladı...
Adli tıp uzmanları Liz'in kalbinin; bu kadar heyecana dayanamadığı için durduğunu söyledi Olay yeri inceleme Liz'in sopayı yanlışlıkla kendi kıyafetine çaktığını ve bu yüzden oradan kurtulamadığını tespit etti. Olayda yaşlı Dave'in parmağı var mı bilinmez ancak hala o kasaba da Dave'in mezarının yanına kimseler yaklaşamaz
...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder