6 Nisan 2013 Cumartesi

Fantastik Oyun Dünyasından 3 Kare...

Evet arkadaşlar genelde korku oyunlarının incelemesi ile çok kez karşınıza geldim. Bu sefer biraz değişiklik olsun dedim ve sizler için 3 fantastik dünyada geçen oyunu kısa kısa mercek altına aldım. Elbette biraz derinlere inersek içinde korku öğesi de bulabiliriz ancak bu oyunlar daha çok kurgularının geçtiği fantastik dünyaları ile anılıyor. O yüzden fantastik oyun demek daha doğru. Peki nedir bu oyunlar diyecek olursanız;


İlk oyun şüphesiz multi-player seçenekleriyle ön plana çıkmış olan Lost Planet 2. Senaryo modunu sizler için inceledim. Beklentilerimin altında değildi lakin ne yazık ki beklentilerim çok düşüktü.
İkinci oyunumuz dünya da bir çok taraftarı olan Warhammer bazlı; Warhammer 40K Space Marine. Ben her ne kadar beğenmesem ve bir iki günde sıkılsam bile; dünya bazında seriyi o kadar çok takip eden var ki...
Üçüncü ve son oyun ise şüphesiz son zamanların en çok ses getiren oyunlarından Dishonored. Aralarında belki de en çok övgüyü hak ediyor.

Lost Planet 2

Gelecekte insan oğlu ne yapıyor olacak diye düşünenler vardır elbet. Bunu en çok düşünenler her halde film ve oyun yapımcılarıdır. Tabi kitap yazarlarını unutmamak gerekir. İşte Lost Planet gelecekte insanoğlunun başka topraklara ayak basmasını ve orada çektiği sıkıntıları konu alıyor. Büyüklü, küçüklü; çeşitli bir çok yaratıkla (genel isimleri Akrid) mücadeleye girdiğimiz oyunda yalnız olmuyoruz. Genelde yanımızda takımımız oluyor. Bazen destek ekipleri de oyunda görebiliyoruz. Peki sadece canavarla mı savaşıyoruz? Elbette hayır.Farklı insan gurupları bu yeni gezegeni domine etmeye çalışıyor ve onlarla da sıkça çatışıyoruz.

Metro 2033 incelememde; oyunda insanlarla çokça savaştığımızı ve, yaratıklara olması gerekenden daha az zaman kaldığını paylaşmıştım. Maalesef Lost Planet 2 de aynı hataya yer yer düşmüş. Burada biraz sıkıntı yaşadığımızı belirtebilirim. Oyunun seyri içinde insanlarla savaşırken o kadar eğlenmiyoruz. Ancak yaratıklar karşımıza çıktığında asıl eğlence başlamış oluyor. Ne kadar oyun senaryosunun  sürekliliği için düşünülmüş bir durumda olsa, çıkartacaklarını düşündüğüm 3. oyunda bu hataya düşmezler diye umuyorum.

Geldik oyunun teknik özelliklerine. Grafik motoru olarak MT Framework 2.0 kullanılması bence gayet yerinde olmuş. Ne kadar çevre modellemeleri dışında, uzakta kalan alanlarında ki grafiklerin atari oyunundan çıkmış gibi gözükmesi canımızı sıksa da, grafikler canlı ve isteklerimizi karşılayabilecek durumda. Akıcı grafikler bence bu tür oyunlara ayrı bir keyif katıyor. Bu oyunda da bunu hissediyoruz. Çevre modellemeleri, kaplamaları uzaktan gayet güzel gözükürken bazen yakından bakınca o kadar  hoş olmadıklarını görebiliyoruz. Grafik olarak bu noktalar gözüme takılan sıkıntılar. Seslere gelirsek, çokta mükemmel olmadıklarını göreceğiz. Ancak oynanışı baltalamıyor.

Oynanışta bazı sıkıntılar göze çarpsa da ben oldukça beğendim. Özellikle donanımlı robotları kontrol etmek çok keyif verici bir nokta olmuş.Çevreyle iletişimi arttırmaya çalışan yapımcılar, robotların silahını almak, yeri kazarak (sözde) silah bulmak gibi ilginç ve artık klasikleşmiş bir kaç ayrıntı eklemişler. Tabi etrafta hoplayıp, zıplamakta başlarda zor görünse de sonraları hayat kurtaran olarak yardımımıza yetişiyor. Şüphesiz co-op ve multiplayer moduyla daha çok öne çıkan Lost Planet'in eksikleri olsa bile, güzel vakit geçirmek için bire bir.

Editör Notu; Arkadaşlar oyunu yüklerken veya sonrasında DVD orjinal olmasına rağmen bazı sıkıntılar meydana geliyor maalesef. Tavsiyem yabancı kaynaklardan bakın çözüme. Türkçe sayfalarda bulmak pek bir zor.


Warhammer 40K; Space Marine

Warhammer 4000 1980'lerin başında Games Workshop tarafından yaratılan, minyatürlerle oynanan bir oyundur. Günümüzde bilgisayar ortamında bir çok serisi olan oyun TPS olarak oynanabilmekte. Aslında hikayesi ne kadar derin ve orta dünya tabanlı olsa da bence bunu oyunda pek göremiyoruz. Oyunun dünya ve ülkemizde ki fan grupları her Warhammer oyununu dört gözle bekliyorlar. Oyunu almadan önce yaptığım araştırma da aslında beklentilerim oldukça yüksekti. Oyunu alıp kurduğumda ise söylemeliyim ki bir hayal kırıklığı yaşadım. Başta grafikler tarzımı yansıtmıyordu. En büyük sıkıntım da oldu. Günümüzde ki oyun grafikleri almış başını giderken Warhammer'ın dokusunu bozmamak içinde olsa kullandığı grafikler göze batıyor. Belki bir çok Warhammer seveni bu sözlerime kızabilirler ancak ben yakıştıramadım.
Oynanış ise grafiklerden bir basamak yukarıda. Ama iyi değil maalesef. Bir kere kocaman ve farklı bir dünya da çok kısıtlıyız, gönlümüzce hareket edemiyoruz. Space Marine olarak isimlendirilen ve imparatorluğun gurur kaynağı olan birimde ki bir askeri canlandırmak oyunu kurtarmaya yetmemiş. Tabi onun dışında TPS oynanışın bir diğer zorluğunu göğüsleyememiş firma; arkamıza veya diğer yanımıza dönerken kamera açıları sıkıntı yaratıyor. Oyunu oynadıkça Dead Space I'in incelemesinde ki kamera açılarına yaptığım eleştiriden utandım, onu arar oldum.
Tamamen farklı ve acımazsız bir dünya da geçen oyunda, elimizde bir ateşli, silah bir de kesici silah bulunuyor. Kesici silahları kullanmak gayet keyifli. Sonrasında çıkan efektler ise oyunun genel grafiksel özelliklerinden daha iyi durumda. Ancak bir süre sonra sadece ateşli silahlarla ilerlemek zorunda kalıyoruz. Çünkü karşımızda ki orklar falan uzaktan gayet güzel ateşli silah kullanıyorlar.

En başta dediğim gibi oyunu pek beğenmedim arkadaşlar. Gerçekçi grafikler, farklı bir oynanış yapısı ve RPG olsaydı bence süper bir oyun olabilirdi. Ancak dediğim gibi oyunun kendisine has bir yapısı var. Yapımcılarında bunu bozmaya pek niyeti yok. O yüzden eğer ki Warhammer serisini sevip, takip eden birisi değilseniz tavsiye etmem.


Dishonored

Geldik son oyunumuza. Bu oyunun incelemesini yazmayı büyük bir sabırsızlıkla bekliyordum. Yukarıda ki oyunlarda bulamadığınız her şeye sahip bir oyun Dishonored. Eksiklikleri de var elbet. Ancak oyunun gerek kurgusu, gerek oynanışı, gerekse atmosferi eksiklikleri size unutturmaya yetiyor, artıyor bile.

Dishomored aslında hiç varolmamış, büyüyle, teknolojinin yan yana yürüdüğü eski bir zamanda geçiyor. Bu zaman dilimine Endüstriyel Çağ desek yeridir. Teknoloji çok ilerlememiş elbet ama fena da değil hani ve bildiğimiz teknolojiden biraz farklı. Büyü ise çok farklı bir boyutlarda. Biz ise bu ikisi arasında tek başımıza tüm devrana kafa tutuyoruz. Tek başımıza kısmı tam doğru değil elbet, bazı destekçilerimiz var oyunda. Bunlar öldürülen kraliçenin intikamını almak için yemin etmiş sadık kişiler ve kaçırılan küçük prensesi tekrar tahta geçirmek niyetindeler. Tabi kurgu ne kadar böyle gözükse bile oyun ilerledikçe bir çok farklı şey görüyoruz.

Oyunun bence en güzel yanı gerek görevlerde, gerekse diğer alanlarda kısıtlama olmaması. Eğer birisini öldürmek istiyorsanız -öldürmemek gibi bir seçeneğiniz var bazı bölümlerde- önce kendi stilinizi oluşturuyorsunuz sonra işe koyuluyorsunuz. Mesela hiç kimseye gözükmeden, tek damla kan dökmeden işinizi halledebilirsiniz. Ya da 'biz ne FPS, ne RPG'ler bitirdik!' düşüncesiyle ortalığı kan gölüne çevirebiliyorsunuz. Bunun dışında kurbanın bulunduğu mekana farklı yerlerden girebiliyor, farklı şekillerde ona bir son hazırlayabiliyoruz.

Yukarıda oyunda büyü olduğundan bahsetmiştim (böyle deyince bir garip oldu). Biz bu yeteneklerden oyun boyunca fazlaca yararlanacağız. Tabi büyülerimizi farklı şekillerde geliştirebiliyoruz. Ancak unutmayın sınırlı sayıda geliştirme yapabildiğimiz için dikkat etmek gerekecek. Bu arada sadece büyüye bağlı kalmıyoruz, elimizde bir çok patlayıcı envanter var. Ama ben şahsen çıkarttıkları ses işime gelmediği  için arbaleti daha çok kullandım; sessiz ve temiz. Büyülerimizi geliştirebildiğimiz gibi, silahlarımızı da geliştirebildiğimizi unutmayalım.

Oyunun teknik özelliklerine değinmeden olmaz. Sesler yine oldukça normal. Hani yeterli ancak çok yer etmiyor. Grafikler ise iyi olmakla beraber özellikle insan modellemelerinde biraz kötü duruyor. Tabi tüm erkeklerin tek kalıptan çıkmışcasına aynı yüz hatlarına sahip olması burada başka bir muamma. Bunu yakıştıramadım.

Oyunu alıp oynayın derim,bir çok saçma bir kaç -mesela farelerin bir insanı 3-4 saniyede tamamen yemesi ve bitirmesi gibi- noktaya ve bazen sinir bozucu grafiklere rağmen; artılar olarak kısıtlı olmayan oynanış ve değişik bir çok öldürme biçimiyle  Dishonored övgüyü hak ediyor.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder