
Yazar: Stephen King
Kitabın Orjinal Adı: Tommyknockers
Çeviren: Gönül Suveren
Yayın Yılı: 1987
Yayınevi: Altın Kitaplar
Sayfa Sayısı: 456
Ebat: 14x20 (cm)
Kapak: Karton
ISBN: 9754050309
Çok normal yaşamlar düşünün. İçinde aşk, dostluk, saygı var. Alışkanlıklar var, aldatmacalar var. Yani dedim ya işte ‘normal’ hayatlar. Peki köpeğinizle yürüyüş yaparken tüm bir şehrin bu normal yaşantılarını bozabileceğinizi bilseydiniz? Tüm her şeyi garipleştirip; sahip olduğunuz şeylerin önemini yitireceğini? ‘Hadi canım’ diyenler var içinizde görüyorum. Ama işte Stephen King yazınca oluyor. Oluyor derken güzel oluyor, haliyle beğeniliyor…
Evet uzun zaman önce Nikarawas ve Persephone ile paylaştığım gibi; Stephen King benim için değer kaybetmeye başlamıştı ve günümüz yazarlarının gölgesinde kalıyordu. Ama aslında eski bir kitap olan Şeffaf’ı okuyunca irkildim, kendime geldim ve hatamı anladım. Niye diye soracak olursanız bir kere bakış açısı süperdi. İşleniş ve olayların ilerleme sırası falan gerçekten insanı kendinden alıp götürüyordu. Hani hep o gökyüzünden inen yeşil dostlarımızın yer altından nasıl çıktıklarına tanık oluyoruz bu sefer. Ama aslında onlar çıkmıyorlar; bu yeşil (yeşil deyip duruyorum ama kitapta yeşil değiller) kardeşlerimiz uzay korsanları. Ve gittikleri yerde ki canlıları (veya oluşumları diyelim biz) yavaş yavaş içten kemiriyor ve kendilerine benzetiyorlar. Hem de sadece düşünme anlamında değil, görünüşü de değiştiriyorlar. Ve böylece devam ediyor olaylar.
Şimdi kurgu anlamsız, mantıksız gelebilir. Ancak dünyaya düşmüş bir uzay gemisinin insanları nasıl çıldırttığını gayet güzel anlatmış Stephen King. Şehir birden çıldırsa zaten güzel olmazdı. Yani o konuda tavsiyem; içinizi rahat tutun. Özellikle ufo maceralarıyla ilgilenen arkadaşların ilgisini çekeceğine inanıyorum çünkü dedim ya diğerlerinden farklı.
Not; Bir sonraki paragraf minör derecede spoiler içerir…
Şöyle biraz daha detaylı konuşmak isterim kitap üzerine. Bir kere söylemeliyim ki birkaç karakter gerçekten gereksiz durmuş. O karakterler olay örgüsü içinde kayboluyor ama haklarında olması gerekenden fazla bilgi var. Örnek olarak Roberta Anderson (kitabın yıldızı bu arkadaş işte) ablası ‘Anne’ isimli karakteri verebiliriz. Bazı karakterlere ise daha önemli olmalarına rağmen pek yer verilmemiş. Hani biraz daha üstüne düşülseymiş, sayfa sayısı daha fazla ama daha güzel bir kitap olabilirmiş. Onun dışında ben açıkça biraz daha slasher öğelerini içinde barındıran bir hikâye bekliyordum. Tamam olaylar insanı paranoyaklaştırıyor ancak benim gibi şiddet öğelerini tüm her yerde görmek isteyenler için kesinlikle yeterli değil, bunu belirteyim. Onun dışında uzaylı kardeşlerimizle direk olarak bir karşılaşma olmaması insanı hayal kırıklığına uğratmıyor değil.
![]() |
Ee yaşlandı artık... |
Tabi kapağında ki resmin alakasını da çözebilmiş değilim.
Neyse, biz içeriğe geri dönelim iyisi mi. Benim gibi isim hafızası kötü olanları zorlu saatler bekliyor çünkü bir çok karaktere yer vermiş usta yazar. Bunu da belirtmeden geçmek istemedim.Son olarak bazı yerlerde anlatımın pasifleşmiş olması, akıcılığa büyük bir darbe indiriyor. Tabi her şeye rağmen okunulası bir kitap olduğu gerçeğini değiştirmiyor; Tüm dünyanın kaderini bir sarhoşun ellerine bırakmak gibi tezatlarla beraber daha güzel oluyor kitap. Hele etkileyici sonu; kesinlikte son sayfayı tekrar tekrar okutturuyor.
Uzun zaman sonra okuduğum en güzel Stephen King kitaplarından biriydi diyebilirim. Şimdiye kadar okumadığım için gerçek anlamda bir pişmanlık duydum. Stephen King'in isterse çok güzel bilim kurgu dalında eserler verebileceğinin kanıtı olan bu kitabı eminim ki sonradan tekrar okumak isterim. Sizde hala sinemaya da uyarlanan bu kitabı okumadıysanız; alıp okuyun derim arkadaşlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder