18 Ekim 2012 Perşembe

Karanlıklar Ülkesi/Lycanların Yükselişi- Underworld Rise of the Lycans


Orjinal Adı; Underwold Rise of the Lycans
Yapım; 2009/ABD
Tür; Tarihi, Gerilim, Aksiyon
Yönetmen; Patrick Tatopoulos
Oyuncular; Michael Sheen, Rhona Mitra, Bill Nighy
Süre; 92dk



Kurt adamlar ve vampirlerin savaşlarının en kanlı olduğu dönemlerdir. Vampirlerin insanları ve Lycan ırkını menfaatlerine göre kullandığı bu karanlık günlerde dünyaya bir çocuk gelir. Kurt adamlardan ve insanlardan daha üstün ve güçlüdür. Kimse onun vampir ırkı için ne zorluklar çıkaracağını ve bu savaşta yeni bir sayfa açacağını bilmemektedir.

Yine bir Underworld serisi ile karşınızdayım arkadaşlar. En başta 'iki seriyi yazdık diyelim, diğer serilere bir şey kalmayacak' diye düşünüp, canımı sıkıyordum. Bugün filmi tekrar izlediğimde farkına vardım ki aslında üçüncü film tamamen farklı bir film gibi de incelenebilir.
Çünkü olaylar daha öncesini konu alıyor. Bu filmde, serinin ilk iki filminden aşina olduğumuz Lycan ırkının nasıl ortaya çıktığına tanıklık ediyoruz. Tabi vampir ırkını benim gibi daha çok sevenleri biraz üzecek bir film bence. Niye derseniz burada vampirler tamamen olumsuz şekilde temsil ediliyor. Nasıl diye sormayın çünkü ufak bir detay bile filmi henüz izlemeyenler büyük bir spoiler olabilir.
Bu filmde konu yine iki hatta üç ırkın savaşı arkadaşlar. Ama araya yine aşk serpiştirilmiş. Yani tamam iyi hoş  araya bazen bu tür şeylerin serpiştirilmiş olması filme renk katar. Ancak gel gelelim bence abartılmış. Nice cengaver Lycan (Karanlıklar Ülkesi değilde Spartacus filmni izliyormuş gibi bir hissiyat veriyor.) ve kurt adamın mücadelesi bir aşka bağlanmış gibi oluyor. Korku/gerilim filmlerinin bu kadar duygusal olaylara girmesi bence can sıkıcı gayet. REC 3 te mesela o konuda bayağı kaybetti benim açımdan. Neyse. Tabi bu filmin bir eksisi var ki, film hayranlarını oldukça üzdü ve hayal kırıklığına uğrattı.
 O da Kate Beckinsale'nin bu filmde rol almamasıydı elbet. İlk iki filmde o kadar alıştırdılar ki üçüncü filmde göremeyince tabi büyük bir hayal kırıklığı oldu. 'Olsun ama yine de oyunculuklar iyi' diyemeyeceğim. Mesela ne kadar diğer filmlerden sevsek bile Michael Sheen bazı yerlerde rolünü muazzam oynarken bazı yerlerde resmen 'amatör' oyuncu gibi oynamış. Sebebini anlamadım. Ki oyunculuğunun kötü olduğu yerler genelde yüksek doz duygu olan yerler. Demek ki M. Sheen'e çok fazla duygu yüklemesi yapılmayacakmış, bunu öğrendik. Bu arada bir şey daha eklemek istiyorum. Rhona Mitra acaba filmin başrol oyuncusu mu yoksa figüranımı bilemedim. Her hangi bir figüran ondan iyi oynardı bence. Kendisinde bence oyunculuk kabiliyeti veya yüzü yok. Bu da filmi oldukça baltalamış.

Bu inceleme de biraz fazla oyunculuklar üzerinde durdum nedense. Ama hakikaten izlerken beni rahatsız etti. Neyse, şöyle bir genel anlamda ele alıp bitirelim iyisimi...

Serinin üçüncü filmi bir çok kişiyi hayal kırıklığına uğrattı. Açıkcası bende öyle çok beğenmedim. Ama gel gelelim filmi aksiyon sahneleri kurtarıyor. Birde benim gibi tarihi -orta çağ temalı daha çok - filmleri seven birisiyseniz sizde bence çok olmasa da beğeneceksiniz. Ne kadar özgürlük için savaşan insanlar filmlerde çokça işlenmiş ve bıktırmış olsa da bu filmde ki özgürlük teması da bence gayet iyi dozda ve bu da izlenilebilirliği arttırıyor. Sonuç olarak izleyin derim. Ama lütfen beklentilerinizi bir kenara koyun...







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder