1 Ağustos 2012 Çarşamba

Psikoz Halüsinasyonlar ..


Korkmak….Ne garip bir duygu diye düşünüyordu.Yaşı 50 olmasına rağmen hala şu hayatta bir çok şeyden korkabiliyordu.Bu korkuları onu ele geçirecek gibi olduğu zamanlar psikiyatrına gider ve ilaç dozunu arttırırdı.Yeni başladığı bu yeşil reçeteli ilaç etkisini gösterip beynini bulanıklaştırmadan önce son düşünebildiği; ilaçlara bu kadar bağımlı olmanın ne kadar doğru olduğuydu.Üzerlerine tonlarca ağırlık bağlanışçasına kapandı göz kapakları.
Sabah her zamankinden farksızdı işte. Yine güneş doğmuştu, insanlar koşturuyordu ve o hiç sevmediği halde sigortasını tamamlamak için işe gitmek zorundaydı.Yataktan kalktı.Her yeni ilaca başladığında olduğu gibi gecesi büyük korkularından birer parça sunmuştu ona.Ama uyanamamış,karanlık kabuslardan sıyrılamamıştı. Önce kızının geriye kafası kalıncaya kadar kendi kendini yemesiyle başlamıştı karmaşalar zinciri rüyasında, karısının kopmuş bacaklarla etrafta koşturmasını korkuyla izlemişti. Sonra ise bir
gökdelenden iğrenç kahkahalar savuran bir palyaço onu itmiş ve yere çarparak paramparça olmuştu. Gerçekten tek bir farkı yoktu.Acıyı hissetmişti tüm sinir uçlarında. Keşke uyanabilsem diye düşündü. Kalktı. Yoğun kafeinli kahvesini yudumladı. Eşi hemen yanındaydı. Kızı biraz önce çıkmıştı evden. Karısının bacakları gayet yerindeydi, kızının tüm organları parçalanıp yenilmemişti. Kendiside yüksekte değildi ve lanet olasıca bir palyaço yoktu etrafında. Sorun yoktu.

 İşe gitti taksiyle.Yine geç kalmıştı.Kendinden 14 yaş küçük yeni yetme müdüründen azar işitirken her zaman ki gibi kafasını öne eğdi. Arkadaşları dalga geçercesine bakıyordu. Korkularının bir kısmı gerçek oluyordu işte. Terledi; sanki birazdan tamamen bir su birikintisine dönecekmişçesine terledi. Bunu gören şefi dalga geçer gibi yüzüne bakarken başının döndüğünü hissetti. Tutunacak yer aradı; koca bedeni yere düşerken son gördüğü şey kendisine doğru hızlıca gelen birkaç çift ayakkabıydı…
Gözlerini açtığında başında sargı bezi vardı. Yani o görünce kusma hissi doğuran kırmızı sıvı; belirsiz bir zaman önce kafasından akmıştı. Kusmak istedi.Kusamadı. Bu sırada hemşire girdi odaya.
-Güvendesiniz. Sakin olun lütfen.Sorun yok.Ufak bir yara başınızda ki.
-Eve gitmek istiyorum. Yardımcı olun lütfen.
-Maalesef mümkün değil. Durumunuz kesinlik kazanmadı.
-Lütfen bırakın beni!
Bu sırada odaya iki hemşire daha girdi. Bağırışlarına gelmiş olmalıydılar. Hep bir ağızdan sakinleştirmeye çalıştılar. İlk gelen hemşire fark ettirmeden koluna bağlı hortuma biraz yatıştırıcı enjekte etmişti. Uyuşturucu etkisini göstermeden önce son hatırladığı şey eşinin koşarak odaya girmesi oldu. O tanıdık uyuşukluk hissi beynini sardı. Oda rengârenk oldu. Etrafta, o çocukken nefret ettiği; şimdi ise korktuğu palyaçolar dans etmeye başladı. Dans ediyorlar ve onunla dalga geçiyorlardı. Eline geçirdiği bir metal parçasını birisinin kafasına doğru savurdu. Palyaço darbeden sıyrıldı; maskesini çıkarttı. Bu müdrüydü. Bağırmaya başladı.
-Sen hep işe geç gelen, hiçbir işe yaramayan asalak herifin tekisin!
Sonra oda tekrar değişti. Yerde kızı oturmuş bir şeyler yiyordu. Arkasını dönmüştü. Kızına seslendi. Birden yemeyi kesen kızı arkasını döndü; kendi kolunu yiyordu. Ağzından damar ve kas parçaları sarkıyordu. Her yeri kandı. Çığlık attı; birden eşi girdi odaya. Bacakları yoktu.Diz hizasından kopmuş bacaklarıyla yatağa yaklaştı. Kaçmaya çalıştı, odadan çıktığı anda oldukça yüksek bir yerden düşmeye başladı.  Yere çarptı; paramparça oldu. O sırada çığlık atarak uyandı. Başında iki hemşire; kızı ve karısı vardı. Her şey düzgün gözüküyordu. O an fark etti ki elleri sağlam deri kelepçelerle yatağına bağlanmıştı. Hemşirelerden birisi doktoru çağırmaya gitti. Eşi ve kızı üzerine kapanıp ağlamaya başladılar. Ne dediklerini duyamıyordu. O sırada içeriye doktor girdi. Diğer herkes anlamsız sesler çıkartıp gittiler. Biraz sonra sesler, gördükleri, hissettikleri netlik kazandı. Doktora kullandığı ilaçları anlattı. Rüyalarından ve son olanlardan bahsetti.
-Ciddi bir şeyiniz yok. İlaçlar biraz fazla ve uyumsuz olmuş. Onları değiştirdim. Başınızda ki yara bir hafta içinde geçer. Ancak bu gece burada kalmanız lazım. Yarın duruma göre eve gidebilirsiniz.
-Teşekkür ederim doktor.
Gece uyuyamadı.  Bağları çözülmüştü. Kâbus göreceğini bildiği için gözlerini bir an olsun kapatmadı. Yeni ilaçları ile daha düzgün bir hayata başlayacaktı belki de. Emeklilik hayalleri kurdu. Hayalinde ki kamyoneti ve küçük çiftlik evini düşündü. Sabah ilk ışıklarıyla kendini belli ederken o; bahçesine emeklilikte dikeceği sebzelerin listesini yapıyordu. İki ay sonra hepsi gerçek olacaktı.
Doktor son kez kontrol etti. Eve gidebilirdi. Taksiye bindiler ailece. Bu sabah güzel bir sabahtı kesinlikle.  İlaçların bu kadar hızlı etki göstermesine şaşırdı. Ama bundan bahsetmedi. İş yerine iki gün daha gidemeyecekti.  ‘’Olsun’’  diye düşündü. Ne kaybedebilirdi ki?
Eve geldiklerinde eşi salonda ona bir yer hazırladı. TV karşısında keyiflice uzanırken kapı çaldı.Gelen müdürüydü. Niyeyse bunu pek önemsemedi. Ayağa kalkmaya çalışmadı. Müdürü geldi ve sandalye çekip karşısına oturdu.
-Biraz daha iyi misin Cal? Hepimizi çok korkuttun.
-Gayet iyiyim. Sıkıntı vermedim ya size?
-Yok merak etme Cal. Sadece çok üzüldüm. İşler yoğun biliyorsun bu yüzden hastane ziyaretine gelemedim.  Ve galiba sana biraz fazla yüklendim, umarım affedebilirsin.
-Suç benimdi. Bu arada doktor iki gün evde kalmamı….
-Lafını etmeye bile değmez. Bir hafta boyu dinlen evinde.  Bir daha hastaneye kaldırmakla uğraştırma bizi.
O an evde ki herkes Cal da dahil kahkahalara boğuldular. O sırada Cal ufak bir sakarlık neticesinde elinde ki kumandayı kafasında ki yaranın üstüne vurdu. Sersemlediğini hissetti.
-Cal dostum bir şeyin yok ya?
-Hayatım iyi misin?
-Baba alnın kanıyor..
O sırada alnından süzülen kan göz kapağından süzülüp gözünü kırmızıya boyadı. Birden kusma isteği geldi. Başı döndü. Oda biran için karardı. Sonra her şey tekrar netleşti. Müdürü ayağa kalkmıştı. Yüzünde kızgın bir ifade vardı.
-Ne aptal bir herifsin sen! Bir işe yaramayan b.k çuvalından farkın yok.Aptal herif,aptal herif!!
Cal ayağa kalktı. Müdürünü itti ve yere savruluşunu büyük bir keyifle izledi. O sırada ağzı kan içinde olan kızını gördü. Kolu yoktu. Gülümseyen kızının dişlerinin arasından bir sinir parçası sarkıyordu.
-Gerçek değilsin lanet olasıca!
Onu da itti. Yere düşen kızının gözlerinde bir şeytan gördü. Ona gülümsüyordu. Elinde bir bıçak vardı şeytanın. Kaçmaya çalıştı. Önünü karısı kesti. Ona bir tekme attı. Zaten bacakları olmayan eşi yerde yuvarlandı.
-Hiçbiriniz, hiçbir şey gerçek değil. Sizden korkmuyorum!
Odadan çıktı. Son hatırladığı şey özgürlük hissiydi. Rahatlamıştı. Her şeyin kararması sadece 3 saniye sürdü.
BBC TV CHANNEL
‘’Ben Jessica Bril. Akşam 19.00 haberleriyle karşınızdayım. İlk olarak haberlerimize cinnet geçiren ve 3 kişiyi canice katlettikten sonra intahar eden Cal Smith’in dramıyla başlayacağız. 50 yaşında ki Cal Smith bugün; adli tıp ve olay yeri inceleme raporunun verdiği bilgilere göre henüz nedeni belirlenemeyen sebeplerle sinir krizi geçirdi. İlk olarak elinde ki kumandayla; ziyaretine gelen patronunu bayıltan ve ardından cam vazoyla kafasını parçalayan Cal; kendisine engel olmak isteyen kızının kolunu mutfaktan aldığı tahmin edilen bıçakla kesti. Eşinin de aynı bıçakla bacaklarını kesen Cal Smith 6. Katta olan evinin camından atlayarak intahar etti. Yapılan otopside Cal Smith’in midesinde kızına ait olduğu belirlenen parmaklar ve yine kızına ait el dokuları çıktı. İncelemeler devam ediyor. Haberlerimize Big Change alış veriş merkezinde ki soygunla devam ediyoruz……..’’
--Youtube—
Cinnet geçirdikten sonra intahar eden adamın görüntüleri.%100 gerçek!
Yorumlar/Comments
Nonameboy23- adamım bu gerçek olamaz!
Fuckingmetal-inanamıyorum.berbat bir görüntü.
Jesuscommander-yüce isa aşkına.bu toplumun sonunu görür gibiyim.
Zeus24345- 00.34 te ki görüntüye bakın. Gözleri mosmor olmuş.Burnu oval bir şekilde parçalanmış.Dudakları şiş ve kan akıyor.LANET OLASICA BİR PALYAÇO GİBİ poz vermiş ölü dostumuz. :D

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder