12 Ağustos 2012 Pazar

Özendiğimiz Hayatlar... (1)


Merhaba tüm Korku Treni okurları. Yazdıklarım ve yazacaklarım hikayeden öte değil  diye düşünebilirsiz. Amaç bir yerde bu zaten. Ama zihnimizin ücra noktalarına iyi bakalım. Neler yatıyor? Çocukluğunda psikozlar geçiren, korkutucu halüsinasyonlar gören tek ben veya arkadaşlarım değil; bunu net olarak biliyoruz. Bir de şu durum var ki aslında pek çok şey göründüğü gibi değil. Mesela komşunuzun evinden gelen tıkırtılar belki bir kemik testeresine ait. Ya da birisiyle konuşurken arkada gelen şeyler aslında tv sesi olmaktan çok uzak; belki gerçek bir cinayet işleniyor. Gerçek hayattan örnek vermek gerekirse Ümraniye Sapığının 3 kızı vardı. Hiç beklenmeyen bir insandı. Seri katiller yine öyle. Her şey göründüğü gibi değil. Peki ya gözümüzü önünde akıp giden hayat? Ya o da sadece maskelerle donatılmış bir yaşamsa? Bende işte 3 seri olarak düşündüğüm bu hikayelerde hayatlardan kesitler vermeye çalışacağım. Bu kesitler en göz önünde olan yaşamlardan gelecek; ünlülerden! Belki de sizlere de; gösterdikleri hayatlar, benim kurguladığımdan daha az gerçekçi gelecek… İyi okumalar…

Zeliha bir gecekondu mahallesinde açtı gözlerini. İlkokul da başarılı değildi. Eğitim hayatı 8.sınıfta bitti. Ailesi fakirdi. Yiyecek ekmeği zor buldukları oluyordu. Kızlarını okutmak için çok uğraştılar. Ama Zeliha’nın aklı birkaç mahalle ötede ki zengin ailelerin kızlarıyla gezmekti. Ailesini sürekli küçümsedi. Babası pazarlarda balon, yara bandı gibi şeyler satarak geçindiriyordu 5 boğazlı ailesini. İki küçük kardeşi vardı. Annesi gündeliğe gidiyor bazen de patik örüyordu, babası onları pazarda satıyordu. İşte böyle bir aile de büyüdü Zeliha. Ama aklı hep paradaydı. Tv de gördüğü hayatlara özeniyordu. 17 yaşında asi bir genç kız gibi geç saatlere kadar geziyordu. Zengin oğlan çocukların yanında takılıyordu. Ailesinden kimsenin parasının yetmeyeceği yiyecekleri yiyor, mahallelerine uğramayacak kadar zengin arabalarla geziyordu. Kıyafetlerinden ailesinin haberi yoktu. Ya uzakta ki anlaşmalı terzisinde vücudu karşılığında kıyafet diktiriyor ya da zengin arkadaşlarının eskilerini giyiyordu.  20 yaşında barda tanıştığı 43 yaşında ki evli bir adamla iki yıl boyu beraber yaşadı. 2 yıl sonra adamı karısından boşandırıp evlendi. Ailesini zaten silmişti. Evlendiği adamın Çankırı’da tuz fabrikası vardı. Zeliha olan ismini Eda olarak değiştirdi. Evlendiğinde yeni eşinin zengin muhitte ki evine taşındı. Ev 4+1 di. Ama bu ona az geldi. Bir yıl sonra zorlamalarla eşine 3 katlı bir villa aldırdı. Dediğini ikiletmeyen eşiyle gece kokteyllere katıldı. Artık gazetelerin magazin sayfalarına çıkıyorlardı. Ama bu da bir yere kadardı. Eşi sadece bir fabrikanın sahibiydi. Bir yerde harcamalarını kısıtlaması gerekiyordu. Ama bu toz pembe hayat ona da güzel gelmiş olacaktı ki o da kaptırdı karısı gibi. 

Evliliklerinin 3. Yılında ikiz çocukları oldu. Çocukları 6 yaşına geldiğinde fabrikayı satmak zorunda kaldılar. Ellerinde sadece birkaç gayrimenkulün kirası vardı. Evlerini satıp, eski dairelerine döndüler. Zeliha alıştığı o lüks hayatı geri istiyordu. Ama eşi artık akıllanmıştı. Eski dairelerine taşındıktan bir ay sonra Zeliha artık iyice bunalmıştı. Bir plan yaptı. Eczaneden zehir satın aldı. Eşini öldürecek ve böylece tüm malları üstüne alabilecekti. Ama hayat buna izi vermedi. O gün eşi kendi silahıyla intihar etti. Ardında bir çok borçtan başka, iki de çocuk bıraktı Zeliha'ya. Tüm malları satan Zeliha baba ocağına döndü. Kendini kabul ettirmesi zor olmamıştı. Babası ve annesi artık iyice yaşlanmıştı. Babasının zorlukla yatırıp kazandığı emeklilik maaşından başka bir şeyleri yoktu. Zeliha'nın eve dönmesinden iki hafta sonra anne ve babası; yattıkları odada ki sobadan zehirlenerek öldüler. Kimse gözü yaşlı Zeliha'dan şüphelenmedi bile. Bir hafta sonra Zeliha birkaç partiye gittiyse de kimse yüzüne bakmadı. Zaten az olan parasını o partilerde bitirdi. Çocuklarının ihtiyacı ise bitmiyordu. Bir ay, parayı ilk günden borçlara yatırdı. 3 gün boyu evde ki artıkları yediler. Borç alacak kapısı yoktu. O partilerden biri de duyduğu bir hikayeyi hatırladı Zeliha aç karnıyla. Duyduğuna göre çok zengin birkaç aile Afrika dan getirttikleri çocukları yiyordu. Zaten evlatlarına zerre değer vermeyen Zeliha’nın pek aklına yatmadı bu başta. Ama yavaş yavaş bu merak,açlıkla beraber beynini kemirmeye başladı. Onları doğururken ki acılarını hatırladı.O özendiği bedeninin hamilelik yüzünden ne hale geldiğini düşündü. Sürekli bir şeyler isteyen, etrafta dolaşan mide bulandırıcı farelerde ne farkları vardı??Bu sorularla beraber zihnini onları yemek yapma düşüncesi olgunlaştı. Aç kalmaktan iyiydi hem. Çocukları uykularında bayılttı. İlk çocuğunu mutfakta yere yatırıp kesti. Diğer kardeşine bunu izletti. Ama hiçbir şey kolay olmamıştı. Kendi günlüğünde yazanlara bakacak olursak bunu anlayacağız;
….. onu yere yatırdım. Bilinci açıktı. Ağzına pis bir iç çamaşırını tıkmıştım. O an onu sevmediğimi iyice anladım. Evde ki, babamın kurbanlarda kullandığı bıçağı buldum. Önce batırıp çıkartmaya başladım, başarılı olamayınca vücudu yerine kafasına batırıp çıkartmaya başladım. Toplamda 2 veya 3 dakika içinde öldü. Bunun zevk vermesi şaşırtmıştı. Etinin tadı ise mükemmeldi…..

Bir hafta sonra yemeği bittiğinde kardeşinin etiyle beslediği, diğer çocuğunun kafasını taşla ezerek öldürdü. O et de bitince eski bir arkadaşının evine gitti misafirlik mahiyetinde. Gitmeden önce polislere çocuklarını kaçırıldığını söyledi. O mahallede bu tür şeyler hep olmuştu. Kimse yine şüphelenmedi gözü yaşlı anneden. Birkaç gün arkadaşının yanında kaldı. Gideceği son gün arkadaşında birkaç parça mücevher çaldı. O kadar çoktu ki mücevherler, arkadaşının hırsızlığı fark etmesi imkânsızdı. O parçaları satıp eskisi gibi barlarda avlanmaya çıktı; zengin bir koca için. Bu sırada yaşadığı mahallede bir çocuğu daha kaçırdı. Etinin daha taze olması için bu sefer canlıyken ihtiyacı olduğunda parçalamaya başladı. Bu 4 gün sürdü. Çocuğu kaçırdıktan iki hafta sonra barda diğerinden daha zengin bir koca adayı buldu. İki ay sonra evlendiler...
Zeliha artık yeni ismiyle, yeni evi ve kocasıyla çok mutlu. Sosyetede isimleri hep e başlara yazılı. Arada bir yardım kampanyaları düzenleyip Afrika ülkeleri gibi fakir ülkelere gidiyor. Üç çocuğu var. İkisi evlatlık. Kendi ayrı olarak tuttuğu, gözden uzak ev ise şu ana kadar 21 kayıp çocuk vakasının çözüm noktası.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder